Bu haber 339 kere okunmuş. 07/01/2020

Paylaş Tweetle Paylaş Yorum Yap

Kaygı her insanda var olan bir duygudur. Aslında bu duygu kişinin varoluşu ve kendisini gerçekleştirebilmesi için gereklidir. Bu sebepten tanrı tarafından her insanın genetik kodlarında bu duygu mevcuttur. Çocukların ilk kaygı yaşamaya başladıkları dönem dünyaya geldikleri andır. Bu süreçte güvenli bir liman olan anne memesi üzerinden kendilerini güvene alırlar ve yavaş yavaş dünyayı güvenli bir şekilde algılamaya başlarlar eğer bu süreçte çocuk anneyi yeteri kadar emmediyse ve anne erken dönemde çalışmaya başladıysa çocuk ilk ciddi kaygıyı ve endişeyi bu dönemde yaşar. Bu sürecin ardından çocuğun bağlanma dönemi gelir eğer bu süreçte çocuk annesi ya da kendisine bakım veren kişi ile güvenli bir bağlanma gerçekleştiremediyse ikinci ciddi kaygıyı yaşar. Ardından oyun, sevgi, karnının doyurulması ve altının temizlenmesi ihtiyaçları karşılanmazsa ve uzun süreler bakım veren kişi tarafından yalnız bırakılırsa bu yaşanılanlar kaygıyı daha da arttırır. Daha sonra ise tuvalet eğitimi döneminde eğitim veren kişi özenli ve sabırlı ve sıcakkanlı davranmazsa çocuklar bir ciddi kaygı ve korku daha yaşar. Tanrı hediyesi tarafından çocuğu var etmek ve geliştirmek için genetiğine işlenen kaygı bu yaşanılan travmatik olaylar sonrası benliği ele geçirmeye başlar, zayıflayan benlik sonucunda ego benliğini kurtarabilmek için kontrolsüzce kaygı ve korkuyu dışarıya yansıtmaya başlar. Bu çocuklar çok çabuk kaygılanırlar. İşte burada çeşitli kaygı bozuklukları oluşmaya başlar. Bu kaygı bozuklukları şunlardır: -Ayrılık Kaygısı: Geçmişte bakım veren kişiyi ya da anneyi kaybetme durumundan kaynaklı olarak ilerleyen dönemlerde hayatında değer verdiği birilerini veya bir şeyleri kaybetme konusunda kaygı yaşarlar. -Sosyal Kaygı: Çocuklar bu süreçte iletişim kurmaktan ve iletişim üzere kalmaktan ya da herhangi bir performans sergilemekten kaygı duyar. Genellikle sınıfta sessiz ve sakindirler. -Yaygın Kaygı: Çocuk birçok konu hakkında sürekli olarak kaygı duyar. Ailesinden duyduğu bir konudan, yolda gördüğü bir olaydan vb. durumdan hızlı bir şekilde kaygı duyar. Olumsuzluk noktasında çok hassastır, çok çabuk etkilenir, sürekli diken üstündedir. -Özgül Fobi: Çocuk belirli bir spesifik olay ve konu hakkında kaygılanır, bu olay yada konudan kaçınır. Çocuğunda bu tarz bir kaygı bozukluğu gözlemleyen aileler zamanla geçer diye düşünmemelidir çünkü; burada bir şeyler yoldan çıkmıştır ve daha da kontrolsüz hale gelmeden bir uzman desteğinin alınması zaruridir. Bu noktada Oyun Terapisinin çocuklarda ki kaygı bozukluklarının tedavisinde ciddi iyileştirici rolü olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Yoğun kaygı bozukluğunun olduğu ve Oyun Terapisinin etkisinin sınırlı kaldığı noktada ise uzmanın yönlendirmesi ile ilaç desteğinin de tedavi sürecini kolaylaştırabileceği unutulmamalıdır.