Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

“ANILAR...”

Bu haber 291 kere okunmuş. 02/08/2021

Naipli Köyü. Sene 1957. Akşamın çökmesiyle gaz lambalarını yakardık. Babam askere gittiğinden beri lüks lambasını annem yakıyor. Çok istediğim halde. Bir türlü öğrenemiyorum lüks lambasını yakmasını. Gömleğini hep bozyorum. Balıkesir'e gidince en çok lüks lambasına gömlek alınıyor. Annem beni erkenden okula gönderiyor. Babamın yerine atanan Turhan Eltas ilk öğretmenim oluyor. Öğretmenimi çok seviyorum. Babama mektup yazmak için okumaya can atıyorum. Köyde o zaman elektirik yok Lüks lambası yanınca dünyamız aydınlanıyor. Gaz lambasının ışığında okumayı sevmiyorum. İlkokul birinci sınıftayım. Dört kardeşiz. Önce Polatlı Topçu okuluna gidiyor babam. Babam askere gidince, okul lojmanını boşaltıyoruz. Köyün içindeki Medine Ninenin üst katındaki, güzel bir hayat'ı olan eve taşınıyoruz. Şimdi şömine diyorlar, o zaman "bacalık" denirdi. Soba yansa da orda yanan ateşin etrafındaki sohbete doyamazdık. Medine Nine'nin o güzelim evinin her köşesi bunca yıl sonra bile aklımda durup duruyor. Küllerin içindeki ateşleri maşayla karıştırınca, annem ateşle oynamayın, gece yatağa işersiniz diye uyarırdı bizi. Bacalık başındaki minderlerin ucunu yakardık hep. Ateşle oynarken. Sonra birbirimizin üstüne atardık. Ben yakmadım o yaktı. Ablam yaktı. Ben Raif ile Zeki'ye kıyamazdım. Onlar yaksa bile ben üstlenirdim. Abla korumacılığı...

********************

Babam onlara şayak kumaştan kilot pantolon ve yelek diktirmişti. Köy çocuklarına özendiklerinden. Annem saçıma kurdeleyi takardı, okula giderken, ben köşeyi döner dönmez kurdelemi çıkarır, başıma yazmamı bağlardım. Naipli düğünlerinde annem gelinleri süslerdi. Duvak sabahı geline el öptürmeye gidilirdi. Gelinler çoluk çocuk herkesin elini öper, onlara kese ve yazma verirlerdi. Ben hep yazma alırdım, ailenin tek kız çocuğu ve en büyük olarak. Annem Balıkesir'e anneanneme giderken bile yazmamı çıkarmadığım için, bana kızardı... Yazmalarım benim en özelimdi, çocukluğumda. Bir bayramda tutturmuştum, ben de şalvar dakım istiyorum diye. Sonunda terziye bana da şalvar dakım diktirildi. Şalvarın üstüne kenarları fırfırlı, yakasız göynek olunca bu giysiye Naipli Köyünde "dakım" denirdi. Şimdi de öyle. Yazmalar benim içimdeki Anadolu aşkının başım üzerinde tacı gibidir. O yörüklüğümün, çerkesliğimle birleştiği bir bayrak. Anadolu kadınının binlerce yıldır başında taşıdığı, her oyasında Anadolu Analarının yaşadıklarının anlatıldığı el emeği göz nuru oyalar. Şimdi bunca yıldan sonra şalvarlarımı kendim dikiyorum. Çocukluğumun, babamın çaldığı o keman sesleriyle geçen, sıcacık günlerine özlemimden sanırım. Başımda yazmam, ayağımda şalvarım. Anadolum... Anam... Babam... Savaştepe Köy Enstitüsünün yetiştirdiği Cumhuriyetin öğretmeni. Aydınlanmanın neferi. Anam Balıkesir Ebe Okulu mezunu. Candan can koparan, canım. Sicil numarası 1881. Okula beni gönderdiği ilk gün söylediğin hala aklımda: "Mustafa Kemal Atatürk'ü benden daha çok seveceksiniz. O olmasaydı bugün bizler yoktuk. Bu günlere onun sayesinde geldik.” Bu cümleleri yıllar boyu annemin dilinden düşmedi.

- Okuyun, be be yapın. Atatürk'e layık olun. Su uyur düşman uyumaz.

********************

Naipli Köyü'nün orta yeri Medine ninemizin, bizim kiralık evimiz.  On metre ilerideki köy fırınında pişen ekmeğin kokusunu alan doğru fırın önüne koşar. Adettendir, kim geçerse ilk önce pişen pidelerden bir parça verilirdi. Ellerimiz ve ağzımız yana yana o sıcacık pidenin tadı ve kokusu çocukluğumun kokusu gibi. Bahçesi düzenli, Bahçesindeki asmanın gölgesine doyamadığımız küçük tahta sekide kardeşlerle oyunlarımız. Masal söyleşilerimiz. Asma çardağının olanca güzelliğiyle gölgelenen bahçe bizim oyun parkımız gibi. Ama biz en çok "yalı kahvede" oynamayı seviyoruz, erkek kardeşlerimle birlikte. Annem itiraz etse de bizi kıramıyor. Çal tepesinde uçurtma uçurmanı keyfine doyamıyoruz. Yalı Kahve'de oynadığımız " mukolik" ya da "mollik" diğer adı "dokuz taş" Erkek kardeşlerim "med- galak" ve ya "aşık" oynuyorlar. Balıkesir halinde kasap Rasim amca bize aşık biriktiriyor, biz ordan alıyoruz. Annem aşıkları boyalıyor. Kumaş boyasıyla. Naipli köyünde ilk boyalı aşık kardeşim Raif ile Zeki'nin oluyor. Daha sonra kopya kalemlerle aşık boyuyoruz. Dudaklarımızın arasında kopya kalemi ıslatıp, aşığa sürüyoruz. Dudaklarımız mosmor oluyor. Kendimizi göremiyoruz, karşımızdakinin haline kahkahalarla gülüyoruz. Kızkardeşim Füsun o zaman yürümüyor. Ben de Naipli'li çocuklara özeniyorum, kızkardeşimi sırtıma alıyorum. Annem bir güzel mavili battaniyesiyla sırtıma sarıp sarmalıyor kardeşimi. Köy içinde diğer çocuklarla buluşuyoruz, kardeşlerimiz sırtımızda. Öylesine keyifli ki, annem küçüğüm diye kızkardeşimi bana vermiyor diye üzülürken, artık sırtımda taşıyorum. Erzurum / Tafta batarya komutanı olan  babamdan gelen mektubu okuyorum..Annem okumamı beğeniyor. Babam izine gelecek. Sevincimizden kardeşler birbirimize sarılıyoruz. Annem bacalığa çalıları yerleştiriyor özenle. Kestanemiz hazır, Çalılar tutuştu. Kardeşim Zeki, demir karyolanın üzerinde zıplıyor, "Ateş köyü ateş köyü, babamın asker köyü" Dengesini kaybediyor, doğru bacalığın içine yanan çalıların üstüne, annem kapıyor kardeşimi hemen. Şükür bir ziyan yok. Bu onun karyola üzerinde son zıplaması oluyor. Kardeşler aramızda şarkıya benzer bestelerle babamızı çağırıyoruz sanki.

"Ateş köyü ateş köyü. Babamın asker köyü."

"Talikamın atları, uçuyor kanatları."

"Babam askerden tez gelsin, Özlemiş evlatları"

"Allah bereket versin, babam askerden çabuk gelsin"

Bu şarkıya benzer sözlerin oluşmasında annemin katkısı büyük. Babamın kemanı ve bağlaması duvarda asılı duruyor. Onun bizlere çalıp söylediği şarkıları, türküleri çok özlüyoruz. Bu özlemin kaynağı babamızın bizi sıcacık sarıp sarmalayan tavırlarından mahsun kalışımızdan ötürü. Yaramazlıkta sınır çiziliyor sanki. Babamızın yokluğu bazen bizi olgunlaştırıyor, çocukça davranmayı bile unutuyoruz. Birbirimizi koruyup kollamak ödevimiz. Annemizi üzmüyoruz. Yaramazlık yok. Uzak mahallede oynamak yasak. Ben okuldan dönene kadar Raif ve Zeki kızkardeşim Füsun ile oynuyor. Annem kuralı belirledi. Annem doğuma gidince bize Medine ninemiz bakıyor. En çok da güzel yaptığı otlu fırın böreğini istiyoruz ondan. Babam izinli geldi. Balıkesir garından uğurluyoruz. Kızkardeşim, adım atıyor babamın ardından. Yürümeye başlıyor. Babam bir türlü trene binemiyor. Füsunu alıp kucaklıyor, öpüyor. Sarı dalgalı saçlarından öpüyor öpüyor. Polatlı Topçu Okulu bitiyor. Erzurum Tafta Köyündeki Batarya'ya atanıyor. Askerliğin uzun dönemi başladı. Annem ve bizler hüzünlüyüz. Sofradan kalkarken dualar ediyoruz, "Allah bereket versin, babam askerden çabuk gelsin." Annem Naipli köyünde görevli ama sorumluluğunda olan köyler de var. Oralara da doğuma gidiyor. Naipli, merkez köyler, Bakacak, Narlı, Turplu, Orta Mandıra. Babam Erzuzum Tafta'da. Askerliği sürüyor..

********************

Medine Nine ile olan ilişkilerimizde en çok koşarken düşüp dizlerini yara içinde bırakan kardeşim Zeki'ye tembihleri aklımda. Kövün çocuklarını bahçeye toplamayın.

- "Zekiii olum, siyittirip gtme.. Yovaş yörü emi.."

Zeki'nin düşmeleri bitmiyor. Tuşak kesme yapacaklar. Bahçede asmanın altına toplandık. Medine Nine İple kardeşimin ayaklarını bağladı. Dua okudu.

"Tay tay tayacık, Allah versin düşmez ayacık." diyerek..

Makasla ipi kesti; hadi bakam siyittir garii. Kardeşim koştu annemin verdiği lokumları tuşak kesmeye gelen çocuklara dağıttı. Akşama doğru kardeşim yine düşüp dizlerini yaraladı.

********************

Bir kızkardeşim daha doğuyor. Annem adını Güler koyuyor. Er, asker gülsün diye. Babama atıfla konulan bir isim Güler. Hepimiz Güler'in doğumuyla daha bir şenleniyoruz. Babam yok ya. O küçümencik bebek evimizin altın topu oluyor. Kucaklamak için kardeşler itişitp - kakışıyoruz. Annem bebeği bize çok kısa sürelerle veriyor. O da hemen uyuyor. Çocukluğumuzun sıcacık anılarında, bizleri birbirimize bağlayan çocukluğumuzda yaşadığımız Naipli günleri. Ama ben Füsun ile meşgul olacağım. Annem beni görevlendirdi. Okul tatile girdiğinden, kızkardeşim benim kuyruğum gibi. Artık Füsun koşturuyor. Babamın bize getirdiği bebeklerle, toplarla oynuyoruz. Harman yerine gitmek yasak. Güneşte dolaşmıyoruz. Füsun şapkasız dışarıya çıkmayacak. Annemin kesin talimatı var. Hasta olmasın, başına güneş geçmesin. Düvene binmek için izin gerekli. Annem bizi topluca harman yerine götürüyor. Kuş Alilerin düveninde atlar koşulu, ona biniyoruz. Daha hızlı. Harman kalkınca, Ali amca bize izin veriyor, at biniyoruz... Rüzgar gibi uçuyoruz sanki. Bisikletimize binmek canımız istemiyor. At binmek çok daha keyifli. Oyunlarımız, sohbetlerimiz, anılarda öylece duruyor. Gece yarısı kapımız çalınıyor. Atların çektiği bir talika (yaylı at arabası). Bir kadın, bir erkek. Bakacak Köyüne doğuma çağırıyorlar. Annem doğum çantasını, Güler'i alıyor. Medine nine uyandı. Ama Füsun ağlıyor, ben de annemle gideceğim. Anam kıyamıyor, hadi sen de kardeşini al, birlikte gidiyoruz. Raif ile Zeki Medine ninede kalıyor. Talikanın içinde yorgan serili. İçine giriyoruz, atlar rüzgar gibi bizi uçuruyor. Başlıyorum Füsunla şarkı söylemeye. Bu şarkıyı biz uyduruyoruz. Slogan gibi dilimizde dolanan uydurma şarkılarımız var, "Talikamın atları. Uçuyor kanatları. Babam askerden tez gelsin, Özlemiş evlatları" Talikanın sahibi muhtar. Yoksul bir aile için koşup geliyor karısı ile birlikte. Annemi doğuma götürmeye. Biz çocuklar diğer odaya alınıyoruz. Bebek doğuyor. Annem bebeği giydirecek. Dirilden yapılmış bir tek zıbın var. Başka? Yok..! Sadece bir eski yorgan parçası ile bebeği sarıyor annem. Gözleri yaşlı, çabuk kardeşinin üzerindekilerini çıkar, çantadan bir iki bez, şu başlığıda ver. Kızkardeşim, Gülerin üzerinde bir mavili zıbını ile yeleği kaldı. Battaniyesine sarıp şaşkınca bekledim. Muhtarın karısı, "ay ebe teze bilsek biz de bişele alıvarıdık.." diyor usulca.. Annem yorgun..Bebeği görmek istiyoruz.. Tamam diyor annem. Gelin bakın. Kocaman delikanlı olacak. Göbek adını Hayati kestim. Bu aşka saygı duymamak olur mu? Askerliğini yapan babam, sanki hep yanımızda. Kızkardeşimin adında, yeni doğan bebeğin hayatında. Hep babam var. Öğleden sonra, yolculuk başlayacak. Bakacak Köyünden Naipli'ye evimize döneceğiz. Hava serin ama biz Füsun ile tutturduk türkümüzü. Talikamın atlarııı... Uçuyor kanatlarıııı... Babam askerden tez gelsin, Özledi evlatlarııı. Çal tepesinin eteğindeyiz. Naipli köyünün kiremitlerini görüyoruz.

FATMA ZEHRA KÖSELEY

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

6 + 4 = ?