TOPRAK, ÜRETMEK İÇİN
EDREMİT BELEDİYESİ İÇİN
“TOPRAK ‘ÜRETMEK’ İÇİN”
1930’lu yıllarda, nüfusun çoğu
köylerde yaşar.
Toprağı olanlar, çiftçilik yaparlar.
Bunların kimisi büyük toprak sahibi
yani ‘toprak ağası’ olup, çoğunluk ise
ya az topraklıdır veya hiç topraksızdır.
Hiç topraksızlar, ağaların yanında
ya ortakçıdırlar ya da marabadır.
Toprakların çoğu üretim dışı ve
boşta yani atıl durmaktadır.
Ekim dikim yapıl(a)mamaktadır;
çoraktır ve bu daha da artmaktadır.
Köylü, kaliteli ve yüksek üretim
yapma bilgisinden çok uzaktır.
Oysa nüfus da doyurulacaktır.
İşte bu durum karşısında genç
Cumhuriyet, Atatürk ile çözüm
yolunu da mutlaka bulacaktır.
Geniş topraklar üretime açılacak;
bütün köylü üretime katılacaktır.
Bütün millet üretimle doyacaktır.
Bunun yolu, adı “ziraat davası”dır.
Başarmak için de iki araç vardır:
Sonra adına “tarım” da eklenen
Toprak Reformu olarak bilinen,
Çiftçiyi Topraklandırma Kanun’u
ve Köy Enstitüleri”dir.
Atatürk’e göre bunlar “ikiz”dir.
Biri olmadan diğeri geçersizdir.
Köy Enstitüleri’nden, tarım işini bilen;
köylünün içinden seçilerek yetiştirilen,
köylüyü de eğiterek bilinçlendiren,
köylüye rehberlik eden enstitülüler,
köylüyü toprakta üretime geçirecektir.
Köylü “Toprak varsa, üretim içindir.”
düşüncesiyle, hareket edecektir.
Bunun için de “toprak reformu “
mutlaka gerçekleştirilecektir.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
ile bütün topraksız ve az topraklı
köylülerin tamamı ekecek, dikecek,
biçeceklerdir; yani üreteceklerdir.
Toprak “üretim” içindir, işlenecektir.
Köylü-çiftçi-millet ve ülke kalkınacak;
kendi kendine de yetecektir.
Ancak ve ne yazık ki Atatürk’ten sonra,
hem Köy Enstitüleri, hem de köylüyü-çiftçiyi
topraklandırma hamleleri, göz göre göre
önü kesilerek engellendi.
İşte ülkemizin toprağı, tarımı, köylüsü ve
çiftçisi ile bugün yaşadığı bu çoraklığın
kaynağı ve nedeni bu acı gerçekliktir.
Ülkenin kurucu partisi olarak CHP’nin,
gelinen bu noktada, tarımsal üretime
yönelik politikalarının yanı sıra, CHP’li
belediyeler eliyle de tarımsal üretime
ilişkin çalışmaların başlatıldığı da ilan
edilmiştir.
İşte tam da ilan edilen bu yönde,
Edremit Belediyesi de Büyükşehir
süreciyle birlikte, kendisine geçen
köy mallarından olan Bostancı ve
Çıkrıkçı’daki topraklar üzerinde,
bitkisel tarım için harekete geçti.
Tarımı geliştirmek, köylüyü-çiftçiyi
bu yönde özendirmek, sürdürülebilir
hale getirmek için Bostancı ve Çıkrıkçı’da,
19 adet 653 dönümlük tarım arazisi üzerinde,
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri ile birlikte,
Ortak Hizmet Projesi kapsamında yem bitkisi
ile sebze üretimini gerçekleştirmiştir.
Böylece üreticinin girdi maliyetini düşürüp,
tohum, fide, işçilik, bilgi ve teknik araç vb
desteklerle, yıllardır ekilemeyen topraklar
kooperatiflere üye köylü-çiftçilerce ekilmiş,
sürekli üretim yapılmasına geçilmiştir.
İlk yılın ilk ürünleri olarak Kazdağı adı verilen
karpuz, kabak, salatalık ve biber üretilmiş
olup, pazar tezgahlarında hem daha kaliteli,
hem de daha ucuzca, kendini göstermiştir.
Edremit Belediyesi de tarımsal üretime
yönelik bu tercihi ve yaklaşımı ile hem
halkçı-toplumcu bir tutum almış olup;
hem de CHP’nin bu yöndeki politikasını
bir belediyesinde yaşama geçirmiştir.
Cumhuriyetin “ziraat davası”nı sanki
güncellemiştir.
Kooperatifçiliği de değerlileştirmiştir.
CHP ile üreten Türkiye işareti vermiştir.
Edremit Belediyesi'nin bu isabetli ve
çok doğru hamlesinin sürekli olması
beklenir; bu çizgiden vazgeçilmemesi,
bu doğrultuda tutarlılıkla sapmadan
devam etmesi beklenir.
Edremit Belediyesi için bir parola gibi;
“Toprak, üretmek içindir.” demiştir.
Çok da iyi ve de ne iyi etmiştir.