Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

SIFIR ATIK

Bu haber 1314 kere okunmuş. 30/03/2020

ÇEVRE GÜNDEMİ

 

Değerli dostlar, bu hafta tekrar katı atık sorunu üzerinde durmak istiyorum. Dünyada,  her yıl 2,1 milyar tondan fazla çöp üretiliyor. Gözünüzde canlandırabilmek için, bu ölçekteki çöpün 800.000 adet olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar büyük bir hacim olduğunu söylemek gerek. Ancak, basit aritmetik işlemle bu 2,1 milyar ton katı atığı, dünyada yaşayan 7.44 milyar insana bölerek, kişi başına düşen yıllık miktara ulaşmak pek de uygun bir yöntem değil. Çünkü, ülkeler arasında katı atık konusunda da bir eşitsizlik var. Örneğin, ABD tek başına dünyadaki çöplerin % 12'sini ortaya çıkartıyor. Bir ABD’li, bir Çinli’den 3 kat, bir Nijeryalı’da 7 kat fazla çöp üretiyor. Çünkü ABD’nde yiyecek atıkları ve plastik de dahil olmak üzere, kişi başına üretilen yıllık katı atık miktarı 773 kilogram ve bu tutar, küresel ortalamanın üç katı kadar. Çin’de çok yoğun bir nüfus var, fakat kırsal kesiminde ambalajlı yiyecek tüketimi yok, geleneksel yöntemler kullanılıyor. Afrika’daki pek çok ülke gibi Nijerya’da da yiyecek kıtlığı had safhada ve bu alanda atığın olması bile söz konusu değil neredeyse. Özetle, gezegenimizde çöp üretimi,  ülkeden ülkeye çok büyük farklılıklar gösteriyor.

Çağımızda, artık yaşamın kaçınılmaz bir sonucu olarak ele alınıyor katı atıklar. Fakat biraz yanlış bir tanımlamayla, katı atıkların tümüne birden çöp deniliyor. Bunu daha önce yazmıştım, tekrara düşmek istemem, ancak günümüzde katı atıklar içinde ambalaj malzemeleri daha fazla yer tutuyor. Modern yaşamda, işlenmiş gıda ve içecek arzının artması ve bunların ambalajları, katı atık üretimini arttıran bir faktör. Öte yandan, hepimizin farkında olduğu üzere, bu tür ambalaj atıkları aynı zamanda bir iktisadi değer taşıyor. Kağıt, cam, metal ve özellikle de plastik atıklar giderek daha fazla oranda geri dönüşüm konusunun odağına yerleşiyor. Geri dönüşümde ise başarılı olan ülkeler var, başarısız olanlar var, hatta bu konuyla hiç ilgilenmeyen ülkeler de var dünyamızda. Örneğin kişi başı çöp üretiminde başta gelen ABD, geri dönüşüm konusunda çok beceriksiz. Sadece çöplerinin % 35’ini geri dönüştürebiliyor. Dünyada, geri dönüşüm kapasitesinden daha fazla çöp üreten tek gelişmiş ülke de ABD aslında. En fazla çöp geri dönüştüren ise, bir başka gelişmiş ülke olan Almanya. Onlarda geri dönüşüm oranı % 68.. Fakat genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, dünyada her yıl üretilen çöpün sadece % 16'sı geri dönüştürülüyor. Çöplerin % 46'sı ise geri dönüştürülemeyecek bir şekilde doğaya bırakılıyor. Buna “vahşi çöp depolama sistemi” deniliyor. Bu sistem, iktisadi değer taşıyan katı atıkların geri kazanılmasına da engel oluyor haliyle. Toprağın üzerine çöpleri yığan ülkeler olduğu gibi, katı atıkları okyanuslara “gömen” ülkeler de var. Bunların başında da ABD geliyor.. Geriye kalan % 38 oranında çöp ise yok ediliyor. Yok etmenin en pratik yolu ise çöpleri yakmak. Çöpü, karbondioksite dönüştürmenin daha başka maliyetleri olduğu hiç hesaba katılmadan yapılıyor üstelik bu iş. Durum özetle böyle. Bu çerçevede, gezegenimizde üretilen bunca çöpün, nüfusla orantılı olmadığını da söylemek gerekiyor. Örneğin toplam küresel nüfusun % 36'sını oluşturan Çin ve Hindistan'ın ürettiği toplam çöp oranı ise % 27’de kalıyor.

 

Ülkemizdeki duruma gelirsek.. Türkiye’de yıllık çöp üretimi 36 milyon ton civarında. Bunların geri dönüşüme gönderilen kısmı ise yaklaşık % 10. Bu konuda, dünyada en kötü durumdaki 20 ülkeden biriyiz. Bu halimizin, çeşitli nedenleri ve elbette ki çeşitli sonuçları bulunuyor. Örneğin ülkemizde iktisadi değeri olan katı atıkları, kendisine kazanç haline getiren bir hayli vatandaşımız olduğu biliniyor. İmkansızlık, başka iş bulamama gibi nedenlerle, bunları toplayanlar var sokaklarda. Bazı belediyeler de, bu tür malzemelerin ayrıştırılarak toplanmasına ve yeniden hammadde olarak değerlendirilmesine katkı sağlıyorlar. Vahşi çöp depolama alanı ya da çöplük diye adlandırdığımız sahalar ise, ihale ile özel kişi veya şirketlere veriliyor. Katı atıklar toplanıp ayrılıyor ve satılıyor. Özetle, zaten kendiliğinden oluşan bir iktisadi faaliyet var katı atık toplama ve değerlendirme alanında. Fakat bunlar yeterli olmuyor. Yetersizliğin iki somut göstergesi var. İlki çöplük yangınları olarak gösteriyor kendisini. Çöplüklerde işe yarayabilecek cam, kağıt, metal malzemeler alındıktan sonra, organik atıklar ve para etmeyen plastik vb. gibi katı atıklar yakılarak yok ediliyor. O nedenle, çöplük yangınları Türkiye’de sıradan bir durum olarak kabul ediliyor. Halbuki, kendi havamızı ve dünyanın atmosferini karbondioksitle kirletmek hiç de anlamlı değil. Bu şekilde yok etmek yerine, biyogaz ve biyokütle santralleri kullanılması mümkün. Türkiye’de, daha henüz gündeme geliyor bu çözümler.. İkincisi ise, Türkiye’nin kullanılmış plastik ithalinde giderek yükselen bir pazar haline gelmesi ile gösteriyor kendisini. Bu ithalatı İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa ve hatta Japonya’dan yapıyoruz. Onlar, kaynağında ayrıştırma yaparak topluyorlar plastik katı atıkları ve bize satıyorlar. 2019’da 130 milyon dolar ödemiş ülkemiz kullanılmış plastik ithaline. Kendi çöp alanlarımıza tüm katı atıkları karmaşık bir şekilde yığıp, tekrar kullanmayı beceremiyor ve yakıyoruz; ama hammadde ihtiyacı için 2. el plastiğe kucak dolusu döviz ödüyoruz. Bu da hiç rasyonel bir durum değil. Türkiye’nin geri dönüşümde sınıfta kalmış olmasının son bir göstergesi de Akdeniz’e plastik atık karıştıran ülkeler arasında ikinci sırada olmamızdır. Tarımsal faaliyetler, az gelişmiş altyapı, kentleşmede artış ve yetersiz çöp değerlendirme politikaları sonucunda Türkiye’den Akdeniz’e her yıl 110.000 ton plastik atık karışıyor. Seyhan ve Ceyhan havzalarından günde kişi başı ortalama 31.3 kg plastik atık Akdeniz'e karışıyor. Sonuçta da bunlar balık ve diğer canlıların bünyesine girerek tekrar insanların sofrasına kadar geliyor.

 

Çözüm ise belli: katı atıkların ayrıştırılarak toplanması ve geri dönüşümünün sağlanması, ülkemiz için de tek çıkar yol. Çevreciler ve duyarlı kamuoyu da ısrarla bunu istiyor. Bu amaçla Meclis’te bir “Sıfır Atık Yönetmeliği” hazırlandı ve 17.07.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik,  kaynağında ayrıştırılması hedeflenen atıkların biriktirilmesi ve ayrıştırılmasına yönelik kriterler belirledi. İl belediyeleri ve nüfusu elli binin üzerindeki ilçe belediyeleri, organize sanayi bölgeleri, alışveriş merkezleri, havalimanları, tren ve otobüs terminalleri, limanlar ile 50 oda ve üstü konaklama kapasiteli işletmeler sıfır atık belgesi almakla yükümlü tutulacaklar artık. Yönetmeliğe göre ilk etapta kamu kurum ve kuruluşlarının 1 Haziran 2020 tarihine kadar sisteme geçmeleri gerekiyor. Büyükşehir belediyeleri, organize sanayi bölgeleri, havalimanları, limanlar, 100 ve üzeri ofis/büro kapasiteli iş merkezleri ve ticari plazalar, 5.000 metrekare üzeri alışveriş merkezleri, 250 ve fazla öğrencisi bulunan eğitim kurumları ve yurtlar, 100 oda ve üstü konaklama kapasiteli işletmeler, 100 yatak ve üzeri kapasiteli sağlık kuruluşları, akaryakıt istasyonları ve dinlenme tesisileri, 300 ve üzeri konuta sahip sitelerin ve zincir marketlerin 31 Aralık 2020 tarihine kadar; daha büyük birimler ise kademeli olarak 31.12. 2021 ve 31.12.2022 tarihine kadar sisteme geçecekler. Böylece, 1991’den bu yana katı atıkların konut ve işyerlerinden toplanmasından, son imha noktasına kadar taşınması ve son imhasından sorumlu kılınan belediyelere, tüm vatandaşların kaynağında ayrıştırarak yardımcı olmaları sistemine geçilmiş olacak. Yasal düzenlemesi tamam da işin, bakalım pratiği nasıl olacak? Belediye ve kamu kurumlarında bir hazırlık görüyor musunuz? Kamuya yönelik eğitim yapılıyor mu? Ne dersiniz, bu sisteme geçip de evinde atık ayrıştırması yapmaya başlayan vatandaşlarımız, sokaklara çöp ve izmarit atmaktan da vazgeçerler mi acaba?

 

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

1 + 10 = ?