ŞAİR HALİL SOYUER
YUNUSCA SEVMEK-SEVGİ SELİ… ŞAİR HALİL SOYUER.
04 OCAK 1921 – 17 OCAK 2004
ŞİİRİ TOPLUMDAN,TOPLUMU ŞİİRDEN AYIRMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR.HER İKİSİDE BİRER VARLIK OLARAK DAİMA İÇ İÇE VE KOLKOLA OLMALIDIR. DELİ GÖNLÜM SEVMELERDEN BIKMADI,SEVGİ BENDE HİÇ İZİNE ÇIKMADI…Halil SOYUER
Türkiye’nin var oluş mücadele yılları, YUNAN işgali altındaki Balıkesir’in Havran İlçesinde Halil SOYUER 1921 yılı Ocak ayında dünyaya geldi.Babası Bayburt’un Pulur Bucağından ve Akkoyunlu Sülalesinden Osman Efendi, Annesi Emine hanımdır. Çocukluğunda annesinin ninnileri ve ilk okul çağlarında Havrana gelen seyyar satıcılardan kitap sevgisiyle tanıştığı Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Karacaoğlan-, Yunus Emre’nin yaşam öykülerini okudukça sevgi seli kalbinde çağlamaya başlamış ve “BENİM ŞU BEYAZLIK YAĞAN KARDAKİ,YÜREĞİMDİR ŞU ÇATLAYAN NARDAKİ,KARACAOĞLANIN TOROSLARDAKİ,TÜRKMEN KIZLARINDAN KALAN BENİM.” diyerek hepsinin sevgi selini yüreğinde yaşattığını dile getirmektedir. 1940 yılında Balıkesir Lisesini bitiren SOYUER, şiire Lise çağlarında başladı. Yetişmesinde edebiyat öğretmenleri merhum Mahir İZ ile merhum Cezmi Tahir BERKTİN çok büyük etkisi oldu. İlk şiiri 1937 yılında Balıkesir Lisesi (yılsonu) dergisi ALKIM’da
Yayınlandı. SOYUER “Şiir, lise çağlarında içime girdi.”diyordu. İsmet SOLAK’sa şiir içine girmedi, doğuşundan itibaren. İçi şiirle örüldü.”diyordu. Askerliğinden sonra 1944 yılında Milli Eğitim Bakanlığında bir memuriyete atanarak Ankara’ya yerleşti 1947 yılında kapatılana kadar Ankara Halkevinin Dil ve Edebiyat şubesi başkanlığını yürüttü. O yıllarda Ankara’da çok büyük ilgi gören ve her ay Ankara Halkevi Salonunda düzenlenen (şiir günlerinin ) Behçet Kemal ÇAĞLAR’dan sonra hazırlayıcısı ve sunucusu oldu. 1947 yılında 27 Yaşında. Kendi yönettiği şiir toplantılarını “Şimdi şiir çeşmesinin Musluğunu Açıyorum! diyerek açarmış. Önce genç arkadaşları kürsüye çağırırmış. SOYUER, şiire yaklaşımı,onu sevişi, sevdirişi, değer vermesi, koruması, kol-kanat germesiyle büyüktü… Şiirle uğraşanlara şiiri sevenlere kendisini de sevdirmesini- saydırmasını bilmişti. Nezaket kurallarına uymakta gösterdiği incelikle, dostluğuyla, insanca davranışlarıyla çok kişiden büyüktü. “ŞİİR OKUNURKEN ÇIT ÇIKMAMALI UÇAN SİNEĞİN BİLE VIZILTISI DUYULABİLMELİ” diyerek dinleyenin kendini tüm benliğiyle şiire vermesini ister ve gündeme getirirdi.Kimseyi kırmazdı, çağrıldığı şiir dinletilerine katılmaya gayret ederdi, 80 küsur yaşına rağmen… Tüm şiir dergilerinde SOYUER’in
Şiirlerini bulmak mümkündü. Onun şiirlerine yer veren dergilerin yayımcıları sanki “Bakın bizim dergimizdeki şairler arasında SOYUER imzası var diye övünç payı çıkarırlardı. İlk şiir kitabı 1950 yılında (Liman) adıyla yayınlandı.20. ve son şiir kitabı “Seninle” 2003’te yayınlandı.(Kin-Kör kuyu- Gönül dağları-Sonbahar çiçekleri-Sevgi burcu-Sevgi bende hiç izine çıkmadı-Sevgi bağları-Bakış mektubu-Sormayın zaman akıp gidiyor….)
Memleketimizde yayınlanan birçok ünlü sanat dergisinde 1940 yılından beri şiirleri çıkan Halil SOYUER, Başkentte 1966-1969 yılları arasında (ÇABA) adıyla aylık bir sanat dergisi de yayınladı. 36 Sayı çıkan ÇABA da birçok genç şairin yetişmesine ve gelişmesine yardımcı oldu.
İzmir benim, Van benim
Şeref benim, şan benim
Erzurum, Erzincan
Konya, Ardahan benim
Seneler kutlu bana
Aylar umutlu bana
Her an haykırıyorum
Türk’üm ne mutlu bana!
Cesaretim candadır
Şöhretim dört yandadır
Benim asıl cevherim
Damardaki kandadır!
Seneler kutlu bana
Aylar umutlu bana
Her an haykırıyorum
Türk’üm ne mutlu bana!
SOYUER’in bu şiirini; Yıldırım GÜRSES, Sultaniyegah makamında besteledi. SOYUER, “Türk’ü ve vatanı sevdirmek gerek. Bu da şarkılarla, türkülerle, şiirle olur “ diyordu. SOYUER, “Şiiri seven, gönül veren gençler çok okusunlar. Şiiri seven insan; ailesini, vatanı daha çok sever. Şiiri sevenin elinden
Kötülük gelmez. Şiirden kötü şair çıkar, kötü insan çıkmaz. Şiiri ne kadar çok seversek, toplum daha bir güzelleşir, hırçınlıklar ortadan kalkar” diyordu. Şiirlerinin genel karakteri 4 veya 5 kıtadan oluşur ve bu hacim içerisinde duygularının en üst zirvesini sunmuştur, 1955 yılında memuriyetten istifa ederek gazeteciliğe başladı. Ankara da günlük yayınlanan siyasi gazetelerde muhabirlik, istihbarat
Şefliği, yazı işleri müdürlüğü ve aynı zamanda köşe yazarlığı yaptı.1982 yılındı Adalet Gazetesi kadrosundan emekli oldu. SOYUER, sürekli Sarı basın kartı taşımaktaydı. Halkın konuştuğu Türkçeye musiki ahengini yerleştiren Şairimizin;”Şiir bahçesinde açan çiçekleri etrafa değişik güzellikler kokular
Saçıyordu. SOYUER, duygu dünyamıza sadece şiirle girmedi;şarkılar kanat oldu şiirine; bir başka çeşni verdi gönül bahçemize… SOYUER’in enfes şiirleri müzisyenlerin, bestekarların yüreğinde ”müzik bahçelerinde yeni yeni çiçekler açtırmaya (!)”ve yankılan-maya başladı. Gönülleri ısıtan nefesiyle; şiirlerin büyüleyen mısralarında sevginin sıcaklığının yürekleri sardığını hissederiz bestelenen güftelerde, güftelerinde. Halil SOYUER’in şiirlerinden birçoğu, İngilizce, Fransızca ve Farsçaya çevrildi. Bugüne kadar 76 ünlü bestekar tarafından 257 Şiiri Türk Sanat Müziği dalında muhtelif makamlarda bestelenip şarkı yapıldı. Ülkemizin meslek kuruluşları olan (MESAM) ile (İLESAM)’ın asıl
Üyesidir.Ülkemizin ciddi kuruluşlarınca açılan şiir yarışmalarında birincilik ödülleri de olan Halil SOYUER Türkiye Vakıflar Bankasının (Vakıf-Bank) 40.Kuruluş Yıldönümü nedeniyle ülke genelindeki Sanatçılar içinde şiire hizmetlerinden dolayı (Altın) ödüle layık görüldü.1996 Yılında Bursa Kültür Vakfınca da Türk şiirine ve Türk Sanat Müziğine hizmetlerinden dolayı altın plaketle ödüllendirildi. 1950 yılında yazdığı aruz şiiri, şarkı haline geldi.Ekrem GÜYER, Hicaz besteledi.İlk bestelenen bu şiir şuydu:
Hançeri aşkınla ey yar,
Gönlüm üzre vurma hiç…
Öyle bir derde giriftarım ki,
Halim sorma hiç
Ağladıkça gözlerimden
Kan gelir yaş yerine
Öyle bir derde giriftarım ki,
Halim sorma hiç.
Dünya şairler kongresinde ülkemizi temsil eden Halil SOYUER’in adı HAVRAN’da bir caddeye verildi,Mini bir anıt kitabesi yapıldı ama kesinlikle Bir Heykeli ve Şiirlerinin şarkıları tanıtılmalıdır.Anıt mezarı Kazdağları gölgesindedir.Ayrıca Balıkesir Büyükşehir Ziya Tan başkanlığında Belediye Meclisince (Fahri Hemşerilik) unvanına layık görüldü.2003-TRT Genel Müdürlüğü de SOYUER’in hayatını (Yörelerimiz-Türkülerimiz) programı içinde çekim yaparak iki ayrı programda ebedileştirdi.İstanbul Şairler ve Bestekarlar Derneğince 1999 yılında yılın “Şair Babası” seçilerek ödül aldı. 1945 yılında Münevver Hanım’la nişanlanmış.Anadolu Ajansı memurlarından Münevver Hanımla 1946’da evlenmiş. Elli yedi (57) yıllık hayat arkadaşı için; “-Eşim Münevver, dünya iyisidir.Bazen geç giderim, ertesi günü gelirim; bana ne sual sormuştur, ne de asık surat çorbası pişirmiştir.” Diyordu. Münevver-Halil SOYUER çiftinin Nursel GÜNDÜZ ve Birsel YEŞİLSOY adında iki kızı ve Emrah adında bir oğlu vardır. Çocuklarının evlenmelerinden de Görkem GÜNDÜZ, Sıla YEŞİLSOY ve Efekan SOYUER adında üç de torunları bulunmaktadır. Sevgi dizeleri-mısralarıyla kalpleri feth etmiş kumandan gibi yüreği sevgi ve aşk dolu şairler sultanı, önce güzel insan, sonra da güzel şair. Dostluğu ise pek kolay anlatılır türden değil.İşte dostlukla ilgili dedikleri:
“Dostluktan ayrılsak boşta kalırız,
Dost taş olsa, altın sayar alırız.
Dost nerede olsa, arar buluruz;
Sarar sarmalarız yarasını biz…”
Şair yazar Mustafa CEYLAN, Halil SOYUER’in hayatını ve şiirlerini 300 sayfalık bir kitapta dile getirmiş ayrıca Şair Ayhan İNAL’da “Şair Halil SOYUER’in Hayatı- Şiirleri adında 150 sayfalık bir kitap yayınlamıştır. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Elazığ Fırat Üniversitesi, Malatya İnönü Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi ve İzmir 9 Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültelerince Halil SOYUER’in şiirleri lisans ve doktora tezi olarak ele alınmıştır. Üniversitenin edebiyat çevreleri;”Halil SOYUER edebiyatta klinik bir vaka” demişler. Bilim adamları yurt içinde ve yurt dışında şairleri incelemişler. SOYUER’in bir örneğini ne yurt içinde, ne de yurt dışında bulamamışlar. Çünkü 70 yaşından sonra, aşk şiiri yazma işi bitiyor. Halil 80 yaşında bile hala en ateşli aşk şiirleri yazıyordu.81 yaşında, genç şairlerden çok daha güzel aşk şiirlerini nasıl yazdığı sorulduğunda, SOYUER şöyle yanıtlamıştı; “-Vallahi, ben de bilmiyorum. Kendim yazmıyorum onu. Bana yazdıran bir güç var. Ne yapayım, geliyor, yazıyorum” demişti. Halil SOYUER, halkın anlayacağı tarzda yazıyor. Şiirlerinde herkes kendisini buluyor. Anadolu’yu adım adım gezerek halk edebiyatımızın kaynağına inmiş, onun inceliklerini çok iyi kavramıştır. SOYUER, Halk Şiiri geleneğine bağlı bir şair. Şiirleri; sevgi, çiçek ve gençlik kokuyor. Halk şiirini, modern şiir anlayışıyla günümüze taşımış, halk ozanı içtenliğinde akıcı ve coşkun bir ırmak gibi, özentisiz bir dil kullanmış. Geçimi, aşkı, sevgisi, saygısı hep şiirle olmuş şiirden almış yaşama gücünü. Bütün dünyası şiir üzerine kurulmuş; şiirle uyuyup, şiirle uyanmış. Halkın konuştuğu Türkçeye bir musiki ahengini yerleştirdiği şiirlerinde aşk, sevgi, kader ve ölüm temalarını işleyen ancak şiirlerine toplu olarak bakıldığında, O’nun bir sevgi yi çığ gibi büyüttüğü görülür.Şöyle der yıllar için dizelerinde;
Yıllar bir dökümhane, kalıp kalıp geçiyor,
Ne uzuyor gelirken, ne kısalıp geçiyor.
Binbir çile içinde derde yenik düşenler;
Bu dünyadan şöyle bir nefes alıp geçiyor.
Oyuncağa dönmüşüz bayramların elinde,
Ramazan, Kurban derken, ömür gelip geçiyor.
Yaşın altmışı buldu, hele düşün SOYUER;
Mevsimler gözlerine gülüp gülüp geçiyor.
Sevginin şiiriyle; sevgi dağıtıcısı, sevgi şakıyanıydı. Tüm hayatını sarmış, tüm gövdesini sarmıştı sevgi… Sevgi denince SOYUER geliyordu akla. Sevgiler dolusu kitapları sevgiler dolusu şiirleri var.
Evet, aşk (SEVGİ) iki kişiliktir.Şairimiz ve bizler! … Bu böyle sürüp gidecek. Şairimiz ve biz dostlarından sonrada! Çünkü ne diyordu şair: “Sevenler ölür de, sevgiler ölmez!.. Bu koca evrende bir sis çanı gibi çınlar dursun sevgiler…HİCİVLERİNDEN GÜNCEL BİR ÖRNEK.”Bu ne biçim hırs böyle, bu ne biçim insanlık, dostluğu kardeşliği bir türlü bulamıyor,-İnsanlar şu Kedi,Köpek,At kadar olamıyor. Bir gün karlı dağlarda çaresiz kalırsak, gönlümüzü ısıtıverecek Kardelenler beklenmedik bir yerlerde belirivereceklerdir… Zeki Müren’den dinlerken aşık olduğum “HANÇERİ AŞKINLA EY YAR GÖNLÜM ÜZRE VURMA HİÇ ”şarkısıyla yaşamını incelediğim, BURSA ERGUVAN GÜNLERİ,şiirlerinde,1998 yılı Erdinç Çelikkol hocamla “BİR BURSA AKŞAMINDA SANAT ”gecesinde sahne ışıklarında tanıdığım ve 2000 yılında Edremit Belediye Başkanı Tuncay Kılıç ve üçümüz dostluk yemek sohbetinden sonra kızı Nursel’in armağan ettiği kitaplarında ve kalbimde yaşıyor, anıt mezarının önünden her geçişimde canlı anıları yüreğimde hissediyorum. YOKTA NOKSAN ARANILMAZ-YASA BUDUR VAR EKSİLİR-NE SIRDA TÜKENİR İNSAN-NE İNSANDA SIR EKSİLİR-ELDEN ELE,RENKTEN RENGE-ÖLÜM SELDİR CAN BİR YONGA-GİDERSEK BÖZULMAZ DENGE-HALİLLERDEN BİRİ EKSİLİR... 76 ÜNLÜ BESTAKARIN 257 ŞİİRLERİNDEN BESTELİDİKLERİ ŞARKILARINDAN BİR DEMET…Gideceğin yere benide götür-Taç eyledim her kahrını,-Akşam olur gizli gizli ağlarım-Sevgi çiçekleri açtı bu mevsim. Gönlümdeki yangın_Alev alev yakıyorsun -O güzel gözlerin-Hasta gönlüm-Cümle şarkılar yârim-Kaç yıldır duruyor…Bakış mektubu-Havran ovası-İzmir benim Van benim...
17 yıldır Türk şiiri öksüz… 17 yıldır şiir dinletileri Onsuz… 17 yıldır heceler SOYUER’siz… 17 Ocak 2004 ‘te yitirdiğimiz büyük şairimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
HAVRAN
Şu dünyada sende açtım gözümü
Ömür boyu sen güldürdün yüzümü
Sende yedim ilk zeytini, üzümü
Altındır toprağın taşın, Havranım
Kasım gelir Zeytin güler dağlarda
Kadın, çoluk çocuk yollardı
Sırıklar ellerde, sepet kollarda
Kışın fazla olur işin havranım
Gözü var diyorlar sende Kazdağı’nın
Her mevsim yemyeşil dalın yaprağın
Bereket fışkırır taşın toprağın
Cıvıl cıvıl öter kuşun havranım
Kocadağdan kuşlar insin ovana
Zeytin varken kaçmaz ekmek yavana
Böyle geçsin kışın yazın Havranım.
Dört köşenden tarih akar soyunca
Turp otu ye, gel zeytin ye doyunca
Yüzün gülüp dursun yıllar boyunca
Aman çatılmasın kaşın Havranım.!
BİR BURSA GECESİ
Tambur mahallesinin yay sokağı içinde
Sadun Aksüt o gece neler neler var etti
Nağmeler birer birer dökülürken tellerden
Yay coştu sevincinden. Tambur iftihar etti
Şaçından sakalına bir mesaj indi sandım
Aklından geçenleri gözleri ikrar etti
Efendilik garında durdurup treni
Bir şahane geceyi hepimize yar etti
Duyunca yıllar sonra Perihanın sesini
Gam kaçtı Mudanya’ya orda intihar etti
Büyüdü Serap Mutlu Akbulutlar içinde
Nihaventten başlayıp hicazda karar etti
Okurkan şarkıları o kadife sesiyle
Gönlümüzdeki kışı bozdu İlkbahar etti
Kalbini dostlarına açan Erdinç ÇELİKKOL
Kadeh güzergahında Tik-Tak ta ısrar etti
Dört bestakar gelince bir araya o gece
Şaire güfte diye her biri ihtar etti
Gönül yapılarında Etenin imzası var
Allah onu doğuştan şiire mimar etti
O geceyi yaratan oydu GÖNLÜFERAH,ta
Muhabbet meclisinde bizi bahtiyar etti
Sende öyle bir gönül varki Halil Soyuer
Yüz yaşına gelmeden seni ihtiyar etti
HAŞMET DEMİRBİL