Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

Neden Derelerimiz çok kirli?

Bu haber 2607 kere okunmuş. 16/07/2020

 

Değerli dostlar, yaz geldi ve Edremit Körfezi’nin kirliliğiyle ilgili şikayetler arttı yine. Malum, kışın nedense hep birlikte unutuluyor bu sorun. Belediyeler, kamu kurumları ve vatandaşlar, tekrar yaz gelmeyecekmiş gibi unutuyor. Fakat yaz geliyor. Yazlıkçı hemşerilerimiz de geliyor. Nüfus yoğunluğu artıyor bölgede ve denizin, Körfez’in durumuyla ilgili, yine sesler çıkmaya başlıyor. Bu sene de öyle oldu. Coronavirüs pandemisi nedeniyle her senekinden farklı oldu bu sezonun başlaması. Biraz gecikti. Fakat nüfusun yoğunlaşmasıyla birlikte, deniz kirliliği şikayetleri de arttı.

 

Hiç kimse, bu konuda vatandaşın haklı olmadığını söylemeye kalkmasın. İnsanların bu sorunu büyüttükleri, abarttıkları falan yok. Son derece haklılar. Renk ve koku da değil bu husustaki tek kıstas. Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü’nün “Yüzme Suyu Analiz Sonuçları” da vatandaşı doğruluyor. Bu sonuçlara göre, Körfez’de her yerde durum tutarlı bir şekilde “iyi” değil. “Orta” ve “kötü” değer taşıyan yerler de var ne yazık ki.. Özellikle Pina Deresi, Şahindere, Güre Deresi, Manastır Çayı, Edremit Çayı, Havran Çayı, Gömeç Drenaj Kanalı, Nikita Deresi gibi akarsuların denizle bağlantı noktalarından alınan numunelerin analiz sonuçları, yıllardır hiç de olumlu değerler vermiyor.

 

Özetle derelerimiz çok kirli.. Peki, böylesine güzelim bir coğrafyada, neden çok kirli derelerimiz? Dağlardan doğan tertemiz çeşitli küçük kollar, birleşip dere, çay olduktan sonra denize kadar inerken, ne oluyor da bunca kirleniyorlar? Kabahat kimde?

 

Yine insan faktörü çıkıyor karşımıza.. Derelerin suçu yok, onları kirleten biziz. İnsan eliyle kirletiliyor derelerimiz. İnsanlar, her türlü katı ve sıvı atığı, bu dereler vasıtasıyla yaşam alanından uzaklaştırdıklarını sanıyorlar. Dereleri, bir kirlilik taşıma kanalı haline getiriyorlar. Fakat bunu yaparak bir başka soruna, denizdeki kirliliğine yol açıyorlar.

 

Edremit Körfezi’ne dökülen irili ufaklı 18 dere ve çay var. Bunların bir kısmı yazın akmıyor. Yatakları kuru. Fakat sanmayın ki akışları bitiyor yazın. Onlar yeraltındaki akışlarını sürdürüyorlar. Sadece su “batıyor” yazın, yağışlı mevsimde dere yatakları tekrar dolana kadar. Oysa denizin tabanında o kadar çok su “çıktı” noktası var ki..

 

Şimdi isterseniz gelin bu derelerin nasıl kirletildiğine daha yakından bakalım. Çok fazla sebebi var kirliliğin..

 

* Yıllardır kentsel alanlardan çıkan her türlü katı atıkları yığdığımız alanlar var. “Vahşi çöp depolama alanları” diyoruz bunlara. Her birinin yanından, içinden bir dere geçiyor. Sızan çöp sularını, derelerimiz denize kadar taşıyor. Özellikle de her yağmurdan sonra..

* Kanalizasyon sistemlerimiz yetersiz. Birçok kentsel alanda sıvı atıklar derelere karışıyor. Bilerek akıtılan yerler de var.

* Eskiden köy dediğimiz, şimdiki kırsal mahallelerin pek çoğunda kanalizasyon sistemi yok. Her türlü evsel sıvı atık en yakın dereye akıtılıyor.

* Kamuya ait veya özel arıtma tesislerinin kapasite yetersizlikleri ya da arızalanma durumlarında dereler imdada yetişiyor. Tesislerin hepsinde bir by-pass borusu var. Sıvı atıkların, en yakın alıcı ortam olan dere yardımıyla denize gönderilmesi rutin uygulama oluyor.

* Pek çok kentsel yerleşimde, yağmur suyu drenaj hatları ile kanalizasyon hatları birbirine karışıyor. Sağanak yağışlarda hatlar bu yoğunluğu taşıyamayınca, “fazlalık” dereler vasıtasıyla denize akıtılıyor.

* Bazı kentsel yerleşimlerde, kentin sıvı atıklarını arıtma tesisine taşıyan kolektör hatları, dere yataklarının içinde yer aldığı için, ilk sağanak yağışta havalandırma bacalarından taşan sıvı atıklar doğrudan derelere karışıyor.

* Tavuk çiftliklerinin, besi çiftliklerinin yanından geçen dereler ve çaylar nedense çok kötü kokuyor. Dereye koku karışamayacağına göre, başka şeyler karışıyor mutlaka. Denetim sisteminde bir eksiklik olduğu anlaşılıyor.

* Çeşitli fabrikalar hakkında yoğun şikayetler geliyor. Hatta şikayetler bazen yıllarca sürüyor. Derken arıtma tesislerinin yetersiz olduğu veya arıtma havuzundan en yakın dereye “sızıntı” olduğu çıkıyor ortaya..

* Tarımda kullanılan çeşitli ilaçların, zehirlerin kutuları, ambalajları derelerimiz vasıtasıyla denize kadar iniyor.

* Çeşitli kamp alanlarında, çöp konteynırları da olmasına rağmen, katı atıklar derelere atılarak uzaklaştırılıyor. Bunu denetleyen veya cezai yaptırım uygulayan da bulunmuyor.

* Pek çok piknik yerinde, kuru dere yatakları çöplük olarak kullanılıyor. İlk yağmurlarla beraber bu katı atıklar deniz kadar iniyor.

* Denetimsiz vidanjörler arıtma tesisine kadar gitmek yerine, taşıdıkları sıvı atıkları kuru dere yataklarına boşaltabiliyor.

 

İçiniz sıkıldı değil mi? Fakat daha neler neler var.. Uzatmayalım, derelerimiz masum. Masum olmayan ve akıllı da olmayan bizleriz aslında. Sıvı atıklar yaşam alanımızdan çeşitli yöntemlerle uzaklaşıyor belki ama gittiği yer deniz ve orada hastalık sebebi oluyor. Sahillerimizde görülen hastalık yapıcı bakterilerin, insan veya hayvan dışkısından kaynaklandığını herkes biliniyor. Katı atıklar ise denize inince bir yere gitmiyor aslında, rüzgarın durumuna göre ya o kıyının, ya da bu kıyının sahillerine yığılıyor. Olmadı batıyor, denizin dibindeki canlıların başına bela oluyor. Balıkların sindirim sisteminde bile plastiğe rastlanıyor atık.

 

Durum böyle.. Körfez’de tek sorun arıtma tesislerinin yetersizliği değil. Derelerimizin durumu da çok önemli ve derelerimizi sağlıklı kılmadıkça, denizimiz de temiz olamayacak. Bir tarafından onca kiriyle koca bir derenin girdiği, öte tarafından tertemiz çıktığı devasa bir arıtma teknolojisi de yok dünyada. Demek ki, artık gönül rahatlığıyla dereleri kirleterek yaşamaya bir son vereceğiz. Bütün bu kirletme sebeplerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu işleri yapma veya denetleme görevi ise çeşitli kamu kurum ve kuruluşları arasında dağıtılmış durumda. Her biri işin farklı bir boyutundan sorumlu.. Bu hal biraz sıkıntı yaratıyor haliyle. O nedenle de, aralarında ciddi bir koordinasyon kurulması gerekiyor. İl bazında, bu konuda aylık bir rapor yayınlanması ve kamuoyu ile paylaşılması bir başlangıç olabilir aslında.

 

Peki vatandaşa düşen bir görev var mı? Elbette. Bir de değil aslında, iki görev var: Önce kirletmemek.. Sonra da kirletenleri, belediyeye ve kurumlara ileterek, onların çalışmalarını denetlemek. Bu anayasal bir hak ve görev zaten ülkemizde.

 

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

4 + 10 = ?