Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

ISTAKOZ VE KABUĞU

Bu haber 530 kere okunmuş. 26/12/2022

Ansızın hayatınızda devrim yaptığınız oldu mu, ani kararlar verdiğiniz? Neden değişir insan aklınızdan neler geçiyor? Birçoğumuzun içinde olduğu durumlardan biraz sıralayalım: Bu zamana kadar edindiğin acı tecrübelere sımsıkı tutunma, hayatın ve başkalarının yükünü de kendi sorumluluğun olmadığı halde üstüne alman, yaşamın olumsuz yanlarını kucaklama sonucu; mutsuz, sağlıksız, beklentisi olmayan bitik bir insan haline gelme hali.

Her günü, her ânı arayış içinde keşfetme duygusu ile yaşıyorum. Gördüklerimi anladıklarımı yaşamın armağanı olarak kabul eder heybeme atar, seyrederim bu âlemi. Durduramadığım merakım beni ıstakozlara götürdü, çünkü kabuk değiştiriyorlardı. Yıllar önce beni hayretler içinde bırakan ıstakozun kabuğunu değiştirme görüntülerinin yer aldığı video o kadar etkileyiciydi ki, ıstakozun yaşamı beni şaşırttığı gibi sizi de şaşırtacağını umuyorum.  

Istakoz, yengeç ve karides gibi kabuklu hayvanlardandır. Istakoz eti çok yumuşak ve lezzetlidir. Aslında avcı için ziyafettir. Kabukları ise bir o derece serttir ve bu leziz ete ulaşmak çok zordur. Istakoz içinde büyürken sert kabuk büyümez bir süre sonra daralan, küçük gelen kabuk içerisinde sıkışır, kımıldayamaz. Sıkıştıkça ıstakoz gerilir, stres altında hisseder ve kabuğundan kurtulmak ister. Istakoz bu duruma çözüm bulamadığı için kendi başının çaresine bakar. Kendini güvende hissettiği kaya dibinde yeni kabuğunu üretir, büyür ve gelişir. Bu döngü ıstakoz yaşadıkça devam eder. Istakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. Gelişme, görülen baskı sonucu köşeye sıkıştırılıp, dibi gördükten sonra ortaya çıkar.

Dışarıdaki tehlikelere karşı bizi koruduğuna inandığımız kendi ellerimizle ördüğümüz hangimizin duvarları yok ki?  Yaşadığımız her olumsuz deneyim, yıllar içinde birike birike bu duvarları kocaman taşlar gibi kalınlaştırıp sertleştirdi maalesef… Ve şimdi bu taş duvarlarla yaşamaya öylesine alıştık ki, kendimizi onunla güvende hissettik. Yeni insanlar, yeni düşünceler, içimizdeki yetenekleri keşfetmeden taş duvarların içinde kendimizi çürümeye bıraktık. Bu yaşam ile aramızdaki o taş duvarları yıkmadan, kırmadan, gelişmemiz mümkün değil! “Ekmek elden, su gölden. Aç değilim açıkta değilim” gibi sözlere tutunmak aynı yerde saymaktan başka bir şey değildir. Verimsiz, başıboş ortamlarda vakit öldürmek ömrümüzden zaman harcamaya benzer.

Zor ve sancılı geçen her değişim süreci yeni bir deneyimin sonucudur. Eski alışkanlıklarından kurtulman kolay olmayacak ancak gereklidir yaşamında devrim yapmak için.  Değiştikçe güçlenir, direnç kazanır, korkularıyla yüzleşir kişi. Deneyimler insanı geliştirir, ders verir; seni olmak istediğin insana ulaştırır.

Istakoza benzetiyorum kendimi, ara sıra. ”Eski ben”, ”Yeni Ben”…Geçmişe baktığımda değiştiğimi görüyorum. Eski benden yeni bir ben doğuyor sanki her defasında. Geliştikçe kabuğumu kırıyorum ”Eski ben, ben değilim artık.” Geliştikçe, değiştikçe zaman içinde kabuk değiştiriyorum. Alışkanlıklarım, davranışlarım, düşüncelerim değişirken karakterim de yeni bir boyut kazandırıyor bana. Meselâ, geriye baktığımda zamanımı gereksiz yere boş işler için harcadığımı, ilişkilerimde beni aşağı çeken bir adım öteye götürmeyen kişilere zamanımı harcadığıma üzülmüşlüğüm; beslenmeme gerekli önemi vermediğimden pişmanlığım çok olmuştur. Gençlik yıllarıma hunharca davrandığım da cabası. Şimdiki aklım olsaydı daha çok okur, daha çok gezerdim. İnsan bilgisi ölçüsünde yaşamını şekillendiriyor. Kırk yaşımdan sonra beni mutsuz eden insanlarla görüşmeme kararı alırken, herkesi memnun etmeye çalışırken kimseyi memnun edemediğimi gördüm. Herkese evet derken kendime hep hayır demişim. Bana dayatılan dogmaların farkına vardığımdan beri aklımın ve kalbimin sesini dinliyorum. Şimdilerde kendinden memnun biri olarak ve bundan sonraki yıllarda yapacağım işler adına doğru kararlar aldığıma inanıyorum. Her on yaş da bir öğrendiklerimle, hatalarımla, eksiklerimle sanki ıstakoz gibi kabuk değiştiriyorum. Her kabuk kurtuluşum oluyor; bir kabuğumu kırıp yeni kabuğumu oluştururken biraz daha özgürleşiyorum.

Ömer Hayyam, İran ve doğu edebiyatında ”rubai” türünün kurucusudur. Batı ülkelerinde adına birçok dernek kurulmuş, rubaileri bütün batı dillerine çevrilmiştir. Matematik, fizik, astronomi ve tıp alanlarında birçok icadı ve önemli eseri bulunmaktadır. İbn-i Sina’dan sonra Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul edilmiştir.  Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğüyle yazımızı sonlandırmak isterim:

“Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!

Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka.

Hiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye:

Bir şey daha var bütün yapıtlardan başka.”

AYŞEGÜL AKAY

YAZAR

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

8 + 5 = ?