Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

DEPREME DİRENÇLİ KENT

Bu haber 1188 kere okunmuş. 20/03/2020

ÇEVRE GÜNDEMİ

 

Değerli dostlar, geçtiğimiz 28 Şubat Cuma günü, Edremit Belediyesi’nin Meclis Salonu’nda sessiz sedasız bir panel gerçekleştirildi. Panelin konusu, önemli ve güncel bir doğa olayı olan deprem üzerineydi.. Bu etkinliğin, basında iz bırakmadan gelip geçmesi içime sinmedi doğrusu. Bir not düşmek istedim bu konuya.

 

Panelin başlığı “Depreme Dirençli Kent Edremit” idi. Şüphesiz bu başlık mevcut durumu özetlemiyor, şimdilik sadece bir temenni. Fakat temenni olmaktan çıkıp, acil bir görev haline gelmesi gerekiyor artık. Şu günlerde ülkemiz çeşitli depremlerle sarsılırken; hasarlar, can kayıpları, kurtarma mücadeleleri neredeyse naklen yayımlanırken; kentimiz yakın bölgelerdeki depremleri hissedip, onlarla beraber sallanırken, önlem alma konusu ve depreme hazır olunması hususu da gündeme yerleşmeli haliyle. Panel için iyi bir hazırlık yapılmış aslında. Kimler yok ki düzenleyicileri arasında: Edremit Belediyesi, Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir AFAD, Edremit Termal Turizm Altyapı Hizmet Birliği ETTAB, Balıkesir Jeoloji Mühendisleri Odası ve Edremit Kent Konseyi.. Ancak, panele katılım, konunun önemiyle orantılı olamadı maalesef. Emek verip kentimize kadar gelen bilim insanlarını, çok daha fazla sayıda hemşerimizin dinlemesi gerekirdi.

 

Bu önemli panelin hazırlanmasında Edremit Belediyesi Meclis üyesi mimar Hüseyin S. Güven’i ve Balıkesir Jeoloji Mühendisleri Odası başkanı Kemal G. Yenigün’ü özellikle anmak gerek. Kemal G.Yenigün panelin açılış konuşmasında, vaktiyle coğrafyamızı biçimlendiren ve günümüzün de gerçeği olan deprem olgusunun çerçevesini çizdi ve depreme hazırlık konusunda eksiklerimiz olduğunu vurguladı. En önemli mesajı ise, halen mevcut imar planları üzerine fay hatlarının işlenmemiş olduğu gerçeğiydi. Daha sonra söz alan jeoloji mühendisi Prof. Dr. Şener Ceyran, Edremit Körfezi çevresinde deprem oluşturabilecek fay hatlarını özetleyerek, yakın ve uzak vadedeki deprem riskleriyle ilgili bilgi verdi. Bölgemizde 5 ila 7,2 şiddetinde depremler yaşanabileceği gerçeğini vurguladı. Binaların sağlam olması kadar zeminin de çok büyük önem taşıdığını, sıkışmış alüvyon zeminde şehirleşme faaliyetlerinden kaygı duyulduğunu, fay hatları üzerinde yapılaşmaya izin verilmemesi gereğini izah etti. İnşaat mühendisi Dr. Fehmi Çivici ise deprem gerçeği ve yapılarımızın durumu hakkında bilgi verdi. Mevcut yapı stokunun gözden geçirilmesi ve kentsel dönüşümün önemi hakkında konuştu. Yapılan imalat ve mühendislik hatalarını kendi çektiği fotoğraflarla görsel olarak anlattı. 6.8 şiddetindeki Elazığ depreminde, bir hastanedeki “sismik izolatör sisteminin” ne kadar olumlu sonuçlar verdiğini nakletti. Jeomorfolog Prof. Dr. Abdullah Soykan ise, Edremit’te afetlere hazırlık çalışmalarında belirlenmiş olan 7 adet “Geçici İskan Alanı” hakkında bilgi verdi. Bu alanların belirlenmiş olmasının önemli olduğunu ancak yeterlilik, kapasite, arazi özellikleri açısından çeşitli eksikleri bulunduğunu ve bu çalışmaların hızla tamamlanması gerektiğini vurguladı. Son olarak mimar Doç. Dr. Yasemin İnce Güney afet durumunda geçici ve kalıcı konut sorununu ve ekonomik, sosyal boyutlarını anlattı. Kapanışta, Kemal G. Yenigün panelistlerin anlattıklarını kısaca özetledikten sonra ülkemizde acilen bir “Fay Yasası” çıkartılmasına ihtiyaç duyulduğunu ilave etti.

 

Bu değerli bilgileri hemşerilerimizle paylaşan bilim insanları ve mühendis odası kocaman bir teşekkürü hak ediyor. Böyle etkinliklere daha fazla ilgi göstermek ve reel durumu sorgulamak da bize düşüyor. Evet, yaşadığımız gezegende sıklıkla pek çok doğal afete maruz kalınması kaçınılmaz bir durum. Deprem de bunların en önde geleni. 4,5 milyar yaşındaki dünyamızda, pek çok güzelliğin de, pek çok felaketin de sebebi olmuş bugüne kadar depremler. Yaşadığımız coğrafyayı, güzelim Edremit Körfezi’ni, İda ve Madra dağlarını, Midilli adasını biçimlendiren, dizayn eden de, milyonlarca yıl önce yaşanan devasa bir deprem olmuş nihayetinde. Diğer yandan  deprem, canlılara da zarar veren bir doğa olayı. Hele de kentleşmenin bu denli arttığı, çok katlı ve yapışık nizam betonarme bina imalinin coştuğu günümüz konut anlayışının, deprem karşısında mutlaka hazırlıklı olması şart. Zemin de çok önemli ve fay hatlarının üzerinde bina yapılmaması gerekiyor. Fay hatlarının birkaç yüz metre enindeki bir koruma bandı ve yeşil alan olarak muhafaza edilmesi önemli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlattığı 1/100.000’lik Çevre İmar Planları’nın ve buna göre yapılan imar ve uygulama imar planlarının da,  deprem gerçeğine uygun hazırlanması gerekiyor. Ancak reel durum, ne yazık ki pek böyle değil ülkemizde.

 

Geçen sene 23 Şubat’ta, bu konuya ilişkin bir de konferans yapılmıştı Edremit’te. Jeoloji Mühendisleri Odası ve Edremit Çevre Platformu’nun hazırladığı o konferansın konusu “Edremit Körfezi Çevre Planları ve Politikaları” idi. O zaman da izah edilmişti ki, geleceğimizi belirleyen bu planların temel aldığı esaslar, saha çalışmaları, tüm taraflarla görüşme eksikliği, deprem gerçeğinin gereğince dikkate alınmaması gibi ana eksiklikleri var. Örneğin, Balıkesir ve Çanakkale için müştereken yapılan ve 2040’a kadar geleceğimizi belirleyen planda, Edremit’in ve Burhaniye’nin kentsel gelişme aksı olarak alüvyon sahası olan Dalyan bölgesi belirlenmiş. Halbuki, deniz kıyısındaki bu tür zeminlerde inşa edilecek yapılarda, deprem çok büyük risk yaratıyor. Zira depremle zeminde “sıvılaşma” oluşuyor. Betonarme binalarda çeşitli modern teknikler kullanılsa bile, zemin sıvılaşması riskine karşı çok katlı bina yapılması tehlikeli. Oysa Edremit’in Akçay mahallesinde, 5 katlı binalar yapılıyor halen. Burhaniye’deki kıyı kesiminde yapılar şimdilik 2,5 katlı ve böyle kalmasını dilemek lazım. Peki neden, verimli tarım alanlarının üzerine yeni mahalleler kuruluyor da, kentlerimizin gelişimi için sağlam zeminli bölgeler zorunlu kılınmıyor? Çünkü bu noktada siyaset kurumu giriyor devreye. Deniz kıyılarındaki konutlara talep çok ve araziler de haliyle pahalı. Maliyet ve talep unsurları, çok katlı binaları gündeme getiriyor. Vaktiyle, küçük ilçelerde sandık sonuçlarını düşünen belediye başkanları, bu işlere onay vermişler. Üstelik mühendis oldukları veya mühendis istihdam ettikleri için de değil; sadece bu taleplere kulaklarını tıkayamadıkları için. Sonuçta, yazın kısa süre kullanımda olacağı varsayımıyla inşa edilen konutlar ile çok katlı binalar, bitişik nizam yapılar ve benzerinden oluşan karmaşık bir yapı stoku çıkmış ortaya. Balıkesir “Büyükşehir” olunca da, küçük ilçelerden gelen eski imar planları aynen kalmış yerinde. Emsal de teşkil ediyorlar. İnşaat sektörü arzında, rekabet koşulları nedeniyle, aynı şartları istemeye devam ediyor. Bunlar hayatımızın gerçekleri. Peki ya deprem? Onun da hayatımızın bir başka gerçeği olduğunu unutarak konutlar, binalar, kamusal yapılar inşa etmeye devam edebilir miyiz hala? Siyasi kaygıların yerini bilimsel gerçeklerin alması gerekmiyor mu kentleşme konusunda?

 

Türkiye topraklarının üçte ikisi 1. ve 2. derece deprem bölgesinde bulunuyor. MTA Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Türkiye Diri Fay Haritası”, ülkemizde halen 18 kent, 80’i aşkın ilçe ve 502’yi aşkın köyün doğrudan fay hatları üzerinde kurulduğunu gösteriyor bizlere. Bu nedenle, bir yasal değişiklik yapılması ve fay hatları üzerindeki binaların kentsel dönüşüme tabii tutularak boşaltılması yaşamsal önem taşıyor. Bu alanlara, insani kullanım amaçlı yapıların inşası önlenmeli, kentsel dönüşüm uygulamalarına öncelikle bu alanlardan başlayarak dirençli bir kent yaratılmalı, depremden kaynaklı yıkımlardan ve acılardan toplumun korunması sağlanmalıdır.

 

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

10 + 4 = ?