- Anasayfa
- Fatma Aker
“TOPATAN BİLİR MİSİNİZ?”

Çocukluğumun mis kokulu, ince kabuklu,şerbetli bir tadı olan bostan türü. Özellikle az ve ayrı ekilir. Nedeni ise? Kavunların içinde en erkence ve dayanıksız olanıdır. Diğer kavunlar, karpuzlar olana kadar bu topatanlar yenir. Sonra da pek yüzüne bakılmazdı. Sıcak yaz günlerinin orak tarlalarında, tuzlu nohut yolarken veya susam çapası yaparken sabah tarhana çorbasının arkasından karılan kazımaklı çoban hamurunun yanında nasıl da güzel yenirdi. Bizim tarlalarımız hep bir arada evimize yakındır. Rahmetli dedem öyle bir yaşam alanı oluşturmuş Sivas’tan gelince. Her tarla yürüme mesafesinde tabi bostan tarlası da öyle olurdu. Sabah tan ağarırken bağa bahçeye,hayvan bakmaya giderken yolumuz bostana düşüverirdi. Daha tarlaya varmadan kirpiler tarafından yenmiş topatanların kokusu burnunuza gelir. Eğer yeteri kadar yiyememişlerse temizleyip afiyetle yersin zaten. Her yıl mutlaka 8,10 dönüm civarı bostan ekerdik. Biraz filiz attıklarında kökenleri güneye çevrilirdi. O da dedemin bize uygulattığı bir yöntemdi. (Sebebini unuttum açıkçası) İki üç defa kök doldurulur, çapa yapardık. Olgunlaşmaya başladı mı traktör kasasıyla sabahın erken saatlerinde toplanır öbekler halinde yığılırdı, Biz çocukların görevi de taşımak. Yaşadığımız üç gözlü evimizin orta ev dediğimiz gözünde istiflenirdi. Kırkağacı, kara bostanı, (Hasanbey Balıkesir kavunu) dililimli sarı,dilimli kara, kış bostanı gibi rengarenk bir oda dolusu bostan. En keyifli tarafı birbirine cins ve renk olarak denk olanları iple bağlayıp tavanlara, duvarlara asmasıydı. Sabahları ineklere giderken amca çocuklarıyla birimiz içeriden verir birimiz dışarıdan alır bostan karpuz aşırırdık. İçerideki kişi de pencereden çıktığı için kimse görmezdi. Neden böyle yapardık bilmiyorum. Belki çocukça heyecanlar yaratmaktı amacımız. Şimdi bu pencereye bakınca çocukluğum ne kadar uzaksa bu pencereden geçen bur bedenimin olması da bir o kadar uzak. Sahi ne diyordum? Topatan diyordum değil mi? Simdi pazarlarda bolca bulunan bu türün çekirdeği hala yerli mi bilmiyorum. Ama ben bu hafta üç adet aldım. Ernimiş olanı kaşıkla yedim. Tat koku,lezzet aynıydı. Ve aklıma yine o küçük kız çocuğunun anıları düştü yazdım.
Imsulã
FATMA AKER