Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

“ZÜMRÜDÜ ANKA”

Bu haber 420 kere okunmuş. 20/03/2023

Er ya da geç insanoğlu ölecektir. “Her canlı ölümü tadacaktır” der, tüm dinler. Ölüm bir soru işareti ne zaman olacağı belli değil. Fakat ölüm deyince öyle bir korkuyoruz ki... Sohbet anlarında onun lâfı açılsa bile hemen “Başka konu yok mu, nerden çıktı bu ölüm şimdi” deriz.

Tasavvufî düşüncede ölüm olgusuna gereken önem “ölmeden önce ölmek” sırrına ulaşmakla verilmiştir. Ölebilmek; ölmeden önce, olabilmektir aslında.  Olabilmek için hırsların, arzuların, gelip geçici ne varsa tutkuların ve korkuların bağlarından kurtulmak ne de zordur. Maddi ve manevi olana bizim zannettiğimiz aslında bize ait olmayana sıkı sıkıya bağlanmamızın kıymetinin olmadığını kavrayabilmektir, olabilmek. Evlâtlarımıza, mesleğimize, unvanlarımıza, arabamıza, evimize, eşimize, düşüncelerimize bile yüklediğimiz değerin anlam ifade etmediğini fark etmektir. İçimizde beslediğimiz bize zarar veren yalanı, kuruntuyu, kibri, hileyi, kini, nefreti, kötülüğü, yok etmektir. Ölümlü olduğunu anlamaktır aslında ölebilmek ve olabilmek.

Olabilmek için ölebilmeyi göze alan kuşların, Zümrüdü Anka Kuşunun hikâyesine bir kulak versek neler anlatır bize acaba?

Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan ve Kaf Dağı’nda yaşayan Zümrüdü Anka, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar ortaya çıkmaz ve yuvada yanarak ölen Anka Kuşu, sonunda küllerinden yeniden doğar. Ama içlerinden onu gören olmamış. Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Onun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip, yolunda gitmeyen şeyler için yardım istemeye karar vermişler.

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce ‘Aşk Denizi’nden geçmişler sonra ‘Ayrılık Vadisi’nden’ uçmuşlar. ‘Hırs Ovası’nı aşıp, ‘Kıskançlık Gölü’ne’ sapmışlar. Kuşların kimisi ‘Aşk Denizi’ne’ dalmış, kimisi ‘Ayrılık Vadisi’nde’ kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını; Balıkçıl kuşu bataklığını özlemiş…

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi ‘Şaşkınlık’ ve sonuncusu Yedinci Vadi olan ‘Yokoluş Vadisi’nde’ bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Her biri birbirinden zorlu olan bu vadilere doğru yolculuğa çıkan kuşlar, yolda zaaflarına göre birer birer dökülür. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye yalnızca otuz kuş kalır. Vadileri geçmeyi başaran otuz kuş, Zümrüdü Anka’nın yuvasını bulduklarında, Simurg'un Farsça'da 30 kuş demek olduğunu öğrenmişler; yani aradıkları kendileridir. Vadileri aşmayı başaran kuşlar, aslında kendi içlerine yolculuk yaparak oluşumlarını tamamlamışlardır.

Yuvada kimse yoktur anlamışlardır ki, ulaştıkları Zümrüdü Anka kuşu değil, kendileridir.

Anka Kuşu’na örnek olarak “Dört Kapı Kırk Makam” anlayışı Türk İslam tasavvufunun temel öğretilerindendir. Alevî-Bektaşî öğretisi, dört ana tema üzerine oturmaktadır. Bu dört ana tema: “Şeriat, Tarikat, Marifet ve Sırr-ı Hakikat” kapılarıdır. Her kapının on makamı vardır. Bunun içindir ki bu algılayış Bektaşî felsefesinde dört kapı kırk makam biçiminde formüle edilmiştir.

Bektaşi şairi Harabî dizelerinde makamlara derin anlamlar yüklemiştir.

“Şer-i şerif inkâr olunmaz ama, şeriat var şeriattan içeri,

Tarikatsız Allah bulunmaz ama, tarikat var tarikattan içeri.

Gördüğün şeriat şeriat değil, gittiğin tarikat tarikat değil,

Marifet sandığın marifet değil, marifet var marifetten içeri.

Vech-i Harabiyye gel eyle dikkat, Hakk’ın cemalini eylesin rüyet,

Sadece Hakk vardır demek değil hakikat, hakikat var hakikatten içeri.”

Kaynak: https://aregem.ktb.gov.tr/TR-12601/haci-bektas-tasavvufunda-dort-kapi-kirk-makam.

AYŞEGÜL AKAY

YAZAR

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

5 + 6 = ?