Katı Atık sorununda ne durumdayız
Değerli dostlar, günümüzde kentsel yaşamın dayattığı sıkıntılarından birisi de katı atık, ya da daha genel söylemle “çöp” sorunu. Nüfusun yoğunlaşmasına ve giderek artan ambalajlı ürün kullanımına paralel olarak büyüyen bir konu bu. Türkiye genelinde, kişi başına günlük katı atığın 1,16 kilogram olduğunu söylüyor uzmanlar. Bölgemizde ise bu biraz daha fazla. Örneğin Edremit ilçemizde günlük katı atık, kışın 300 ton civarında. Yazın bu 650 tonu aşıyor. Bu rakamlar bize, kişi başına 1,5 ila 2 kilogram katı atık düştüğünü gösteriyor. Türkiye ortalamasının biraz daha üzerinde olmasının nedeni, gelişmişlik düzeyiyle alakalı. Daha fazla tüketim, haliyle daha fazla katı atık anlamına geliyor.
Genel bir ifade olan “çöp” kavramı, dilimizde “işe yaramaz” anlamında kullanılıyor ve konunun önemini vurgulamaktan da oldukça uzak kalıyor. Zira, “çöp” dediğimiz şey, aslında bir iktisadi değer de taşıyor. Cam, karton, metal ve plastik atıklar, yeniden değerlendirilmesi mümkün olan malzemeler. Yeniden değerlendirmek hem daha ucuz, hem de doğada kıt bulunan kaynakların tüketilmesine engel oluyor. Fakat bir de organik maddelerden oluşan katı atıklar var haliyle. Ekmek, meyve, sebze vb. gibi her türlü yiyecek atıkları bu cümleden. Ülkemizdeki katı atık problemi de, işte tam bu noktada başlıyor. Çünkü bütün bunlar bir arada, karman çorman toplanıyor ve çöp alanlarına götürülüp bırakılıyor. O nedenle de, buralara “vahşi çöp depolama alanı” deniliyor. Çünkü o alanlarda, iktisadi değer taşıyan atıklar ayrıştırılsa bile kirlenmiş veya bulaşık vaziyette oluyor. Üstelik organik atıklar, çürüme aşamasında metan gazı çıkartıyor ve sık sık yangınlar meydana geliyor. Her çöplük yangınında, alandaki yeniden değerlendirilebilir atıklar da küle ve karbondioksite dönüşüyor. Özetle, bu nedenlerle toplama yöntemimiz yanlış.
İşin uzmanları da yönteme bakıp, “kendi çöpüyle baş edemeyen ülke” kategorisinde olduğumuzu söylüyorlar. Bir diğer gösterge ise, yurtdışından kullanılmış plastik, metal ve kağıt ithalimizin giderek artmakta oluşu. Rakamlar hiç de az değil. Örneğin Avrupa Birliği ülkelerinden yıllık 11,4 milyon ton kullanılmış plastik ve 9,9 ton kullanılmış metal ithal ediyoruz. Çok açık ki, katı atıkları karışık vaziyette toplama yöntemi, onları gerçekten de çöp haline getiriyor. Peki ne yapmamız lazım? Yeniden keşfedilecek bir yöntem yok. Katı atıkları “ayrıştırarak” toplamak tek geçerli yöntem. Böylelikle farklı katı atıkları bulaşık hale getirmeden toplamak ve yeniden değerlendirmek mümkün olabiliyor. Nitekim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu gerçeğin farkına vararak, hammadde olarak kullanılan ithal katı atık kullanım oranını yüzde 50’ye indirme yönünde bir karar almış bulunuyor. Konuyu ülke içinde halletmek lazım. Ayrıştırarak toplama yöntemi, elbette niyet etmekle başlayacak ve çalışarak, uğraşarak, ısrar ederek hayata geçirilecek bir hedef. Nitekim, Sıfır Atık Yönetmeliği ile bu anlamda kamu kurumlarından başlayıp, konutlara kadar geçerli hale gelmesi amaçlanan, bir kademeli geçiş programı açıklanmıştı. Sonuçları henüz kamuoyu ile paylaşılmadı ve muhtemelen Covid 19 pandemisi nedeniyle bazı aksamalar da oldu. Ancak bu süreç işlemeli. Türkiye artık “çöp ithal etmek, ayrıştırarak toplamaktan daha ucuz” şeklindeki anlayışını bırakıyor. Çünkü bu hususu sadece kar-zarar hesabıyla ele almanın yanlışlığı görüldü. Başka toplumsal maliyetleri de hesaba katmak gerekiyor. Diğer yandan, ayrıştırarak toplamanın tek yararı da, iktisadi kazanç değil. Bu yöntemle organik atıkların değerlendirilmesi çok daha mümkün oluyor. Sokak hayvanlarının beslenmesinden, kompost gübre imaline kadar pek çok seçenek bu yöntemle sağlanabiliyor. Demek ki katı atıklar için, ayrıştırarak toplama sistemi kaçınılmaz ve bu alandaki programın çok iyi izlenmesi, hatta hızlandırılması da bir zorunluluk ülkemiz için.
Öte yandan bilindiği üzere, Sıfır Atık projesi kapsamında 2019’dan bu yana Balıkesir’deki tüm ilçelerin katı atıkları, bu amaçla hazırlanan Katı Atık Transfer İstasyonları’nda toplanarak, il merkezindeki modern tesise gönderiliyor. İlçeler, eski çöp alanlarına katı atık boşaltmıyorlar artık. Fakat nüfus artışı ve hızlı göç alma sonucunda, bu yöntemin sürgit kullanılmasının pek de mümkün olamayacağı şimdiden görülmeye başlandı. O nedenle, tüm Körfez ilçelerinin müşterek kullanımı için bölgemizde bir modern çöp depolama tesisi kurulmasına acilen başlanılması gerekiyor artık. Bunun başka nedenleri de var elbette. Öncelikle çöpün TIR’larla Balıkesir’e kadar taşınması pahalı bir yöntem. Üstelik bu katı atıklar halen ayrıştırılmadan, yani karma karışık gidiyor ve gittiği yerde ayrıştırma için ayrıca işçilik ödeniyor. Araçların ulaşımında, Transfer İstasyonu’na kadar ilçe belediyeleri, daha sonrasında ise Büyükşehir Belediyesi oldukça ciddi bedellere katlanıyorlar. Tabi diğer bir önemli konu da, bölgedeki eski vahşi çöp depolama alanlarının akıbetinin ne olacağı.. Bunlardan bir kısmı mülkiyet ya da kiralama sorunu olmadığı için yerinde rehabilite edildi veya ediliyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından alan düzenlemeleri yapılıyor, metan gazı çıkış boruları döşeniyor, kum seriliyor, toprak dolgusu ve ağaçlandırması yapılıyor. Güre ve Gömeç tamamlandı, Burhaniye için çalışmalar devam ediyor. Fakat bir de boşaltılması ve taşınması gereken eski vahşi çöp depolama alanları var. Edremit’te örneğin merkezdeki Eminkuyu, Açay’daki Dallas ve Altınoluk’da köy tarafındaki çöp alanları böyle.
Zamanı gelince bu alanlardaki eski çöplük muhtevasının taşınması zorunlu. Zira daha önce yapılan sözleşmeler ve atılan imzalar var. Ayrıca bu alanlarda metan gazı çıkışı da devam ediyor ve sık sık yangınlar çıkıyor. Tabii ki bu çöplükleri taşımak için, önce uygun bir yer ve sonra da büyük ölçekli bir taşıma faaliyeti gerekiyor. Her ikisi de oldukça külfetli ve zor karar verilecek konular. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi bu nedenle iki alanda fizibilite çalışmaları yapıyor. Biri Tepeoba’daki terk edilmiş molibden madeninin devasa maden çukuru. Diğeri Çallı’daki geniş alan. İlki için maden şirketinin rehabilitasyon taahhüdü var. Bu çukur vaktiyle orman alanı kesilerek açılmıştı. Şirket, ÇED raporunu alırken, işi bittiğinde alanı yeniden doğaya kazandırma sözü vermişti. Bu nedenlerle, şimdi buranın tercih edilmesi çok sakıncalı ve ciddi hukuki sorunlara yol açabilir. Kamuya verilen taahhüdün affı gibi görünmesi de tartışma yaratabilir. İkinci tercih ise daha akla yakın. Terkedilmiş eski bir köyün arkasında, kayalık ve makilik, tarım yapılmayan bir alan burası. Akarsu da bulunmuyor. O nedenle, burada yapılacak bir modern çöp depolama tesisi, hem bölgedeki eski çöplüklerin boşaltılması ve hem de gelecek yılların ihtiyaçlarının giderilmesi açılarından çok daha uygun olabilir. Şüphesiz bu tercihlerin, bilim insanlarınca çok yönlü olarak araştırılması ve karar verilmeden önce sivil toplum da dahil olmak üzere tüm tarafların görüşlerinin alınması, istişare edilmesi oldukça önemli.
KUBİLAY S. ÖZTÜRK