GÜÇ NEDİR?
GÜÇ NEDİR?
KİM DAHA GÜÇLÜ?
NEYE KARŞI? KİME KARŞI?
Romalı ünlü düşünür Seneca:
“Güç, denilen şey nedir?
Güç, denilen şey sahtedir.
Çünkü “güç” denilen geçidir.
Yok olmamak için durmadan
çırpınır, didinir.” der.
Kendine çok güvenen bir avcı,
yanında köpeğiyle, bozkırı kaplamış
buzların üzerinde ilerlerken birden
ayağı kayar ve düşer.
Kalkarken de:
"Selam sana buz tabakası!
Beni düşürdüğüne göre sen benden
güçlüsün." deyince buz da ona:
"Yanılıyorsun, ne gezer!
Güneş hele tepede bir görünsün,
beni hemen eritir." der.
Bu kez avcı:
"O zaman en güçlü güneştir." der.
Güneş tepeden seslenir:
“Hiç olur mu?
Az sonra küçük bir bulut gelir,
önümü kapatır ve bütün gücüm yok olur."
“Vay canına!" der avcı;
"Bunu hiç düşünmemiştim.
Demek ki bulut senden daha güçlü."
Bulut da biraz ötelerden seslenir:
“Tabii ki değilim!
Görmüyor musun, rüzgar biraz üfleyince
beni nasıl atıp savuruyor?”
"Doğru." der avcı yukarıya bakarak;
"Tamam anlaşıldı, en güçlü sensin ey rüzgar."
Rüzgar "Saçmalamayın!" diye karşılık verir.
"Görüyorsunuz ne kadar üflersem üfleyeyim,
şu nehrin suyunu çok az kımıldatabiliyorum.
Kımıldıyor ama taşmıyor."
Avcı,
"Anladım, demek ki rüzgardan güçlü olan
nehir en güçlüdür."
Nehir hemen söze girer:
"Nerede o günler?
Beni iki yandan kuşatan kayalar var ya;
onlar nereye isterse ben oraya gidebilirim."
Avcı: "Bravo kayalara!”
"Doğru, ırmaktan bile en güçlü, kayalar!"
"Bu çok yanlış!" diye bağırır kayalar:
"Baksanıza çevremizdeki ağaçlara.
Köklerini öyle bir salıyorlar ki,
biz paramparça oluyoruz.
Ne gücümüz kalıyor ne kuvvetimiz."
Avcı yeniden söze girer:
"Yanılmışım, meğer en güçlü, ağaçlarmış."
der demez, ağaçlar hep bir birden bağırırlar:
“Bu hiç doğru değil! Nerede o günler?
Şu ağaçkakanları görmüyor musunuz?
Sivri gagasıyla gövdemizi delik deşik edip,
canımızı çıkarıyor, bizi mahvediyor ve biz
ona karşı hiç bir şey yapmıyoruz.”
"O halde en güçlü, ağaçkakanlardır."
der demez avcı, ağaçkakan atılır:
"Yalan" der, gagalamayı durdurarak;
"Bir tilki görsek, hemen kaçarız,
çünkü yakalarsa ona yem oluruz."
Avcı "Tamam tamam!.." der,
"En güçlüyü öğrendim." deyince,
tilki bir çalı arkasından kafasını çıkarır:
“En güçlü olmayı bende çok isterdim;
ama senin o haşin köpeğin var ya...
Görür görmez kaçmazsam, canıma okur.”
Avcı şaşkınlıkla köpeğine döner:
"Vay! Demek ki doğanın en güçlü yaratığı
benim yanımdaymış!
"Köpek havlayarak karşılık verir:
"Nerede efendim?
Efendimsin, sana itaat etmek zorundayım!"
Avcı biraz düşünür, düşünür ve sonra da:
“Şimdi anladım.” der.
"Evet hepiniz güçlü, hepimiz güçlüyüz.
Fakat birine karşı güçlüyken;
başka birine karşı da zayıfız.
Bu sanılmasın ki bu bizim zaafımız.
Ne kralız, ne sultanız, ne hükümdarız.
Bir arada, denge içinde yaşantımız.
Hepimiz gök kubbenin altındayız.
Tam tersine bu bizim faydamız.”
dediğinde buz, güneş, bulut, rüzgar,
nehir, kayalar, ağaçlar, ağaçkakan,
tilki ve avcının köpeği hep bir ağızdan;
“Aynen öyle!..” diye bağırırlar.
“Bu bizim faydamız, faydamız!...”
YAVUZ CEMİL YAVUZ