SAADET PARTİSİ İLÇE BAŞKANI PINAR’DAN BASIN AÇIKLAMASI

Saadet Partisi ilçe başkanı Ahmet Pınar gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Pınar İstanbul depremi, ekonomi ve eski Bakan Faruk Çelik’in yüzde 40+1 açıklamasına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Saadet Partisi ilçe başkanı Ahmet Pınar tarafından yapılan basın açıklamasında şöyle denildi: Bir ailenin bile ekonomik sıkıntı çektiğinde masraflarını asgariye indirdiğini vurgulayarak, “Ekonominin düzelmesini istiyorsanız israftan vazgeçeceksiniz. Bütün gücümüzle üretime yönelmeliyiz. Üretim artmadan ekonomi düzelmez. Üretim artmadan işsizlik ortadan kalkmaz. Üretime dayalı yatırımları artırmamız gerekiyor. Onun için Türkiye’nin çok acil ekonomik reformlara değil, anlayış değişikliğine ihtiyacı var” dedi. Pınar Balıkesir valiliğimizin yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığının istasyon caddesinde başlattığı halk kütüphanesinin yanlış bir yatırım olduğunu, aslında şehrimizin birçok mahallesi gibi cennet ayağı mahallesinin de nefes almaya ihtiyacı olduğunu o boşluğun ağaçlandırılarak Ailelerin çocukları ile beraber vakit geçirebileceği bir park haline dönüştürülmesi gerektiğini vurguladı. Ben yaptım oldu diyerek yatırım yapmamak gerek. Pınar, bize diyecekler ki saadet partisi ilçe başkanı kütüphaneye karşı, hayır bizim inancımız oku emriyle başlar, biz böyle bir inanca sahibiz rahmetli Erbakan hocamız ve saadet partisi ülkemizde en büyük ilmi çalışmaları yapmıştır ve yapmaktadır ‘Okumaya ihtiyacımız olduğu kadar nefes almaya da ihtiyacımız var’’ dedi.
5,8’LİK DEPREMDE İSTANBUL İLE İLETİŞİM KESİLDİ
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan 5,8’lik depremin ardından başlayan tartışmalara değinen Pınar, İstanbul’da yaşanan depremin çok ciddi bir uyarı olduğunu ifade ederek, “Bize daha önce de uyarı yapıldı. O dönem çok büyük tahribat yaşadık. Bu deprem adeta bize ‘aklınızı başınıza alın, şehrinizi betona ve ranta kurban etmeyin’ diye mesaj veriyor. Maalesef bu uyarıları dikkate alamıyoruz. 5,8’lik depremde İstanbul ile iletişim kesildi. Daha büyük bir deprem meydana geldiğinde nasıl bir olumsuzlukla karşılaşacağımızı kestirmek mümkün değil” dedi.
“DEPREME KARŞI HAZIRLIK YAPIYORUZ” LAFLARI HAVADA KALIR “
1999 yılında İstanbul’da, Sakarya’da, Bursa’da ve Düzce’de çok büyük bir depremle karşılaştık” diyen Pınar şöyle konuştu: “Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Şehirler tamamen yok oldu. Biz bunun neticesinde ne yaptık? Bu deprem o kadar psikolojik etki oluşturdu ki, devlet ve belediyeler ciddi tedbirleri vazife olarak gördüler. Hatta o dönem vergi konuldu. 65 milyar 952 milyon TL civarında para toplandı. Peki, bu para nerede kullanıldı? Devlet borçlarının açığını kapatmak için mi kullanıldı? Yoksa israf mı edildi? Biz bunun hesabını sormazsak ve bugünkü iktidar ben ne yaptım bu parayı düşünmezse bundan ‘depreme karşı hazırlık yapıyoruz’ havada kalır.”
413 DEPREM ALANI AVM OLDU
İstanbul’un 1999 yılında Milli Görüş idaresinde olduğu dönemde depremle ilgili çok ciddi adımların atıldığını ifade eden Pınar, o dönem üniversite ve belediyedeki uzmanların bir araya gelerek önemli çalışmalar yaptığını dile getirdi. “Orada AKOM diye bir komite kurulmuştu. O dönem deprem master planı hazırlanmıştı. Depremin sadece binaların yıkımıyla ilgili olmadığı belirtilmişti. Çürük binalar tespit edilmişti. Orada teknik, psikolojik, sosyal ve finansal hazırlıklara ihtiyaç olduğu belirlendi. Bu maksatla 493 deprem toplanma alanı belirlenmişti. Şimdi bu 413 alanın yerine AVM’ler ve rezidanslar yapıldı. Şimdi çıkıp, ‘biz bu boş alanları elimizde tutamayız’ diyorlar. Bu, depreme gayri ciddi bir yaklaşımdır. Depreme hazırlık böyle mi yapılır!” diye konuştu.
TOPLANMA ALANLARI İNSANLARIN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMALI
Toplanma alanının insanın ihtiyacını karşılayacağı yer demek olduğunu ifade eden Pınar, “Suyu olacak, enerjisi olacak, hastaneleri olacak. Çadırlar kurulacak. Siz bunu herhangi bir parkta yapamazsınız. Bırakın hastanesini ve bakım evini. Bunların hangisi ele alındı? Şimdi diyorlar ki, biz boş alanları elimizde tutamayız. Bundan dolayı deprem anında düşünürüz. Siz deprem hazırlığını ranta kurban ederseniz çözüm bulamazsınız” şeklinde konuştu.
UMARIM ELEKTRİĞE VE DOĞALGAZA BİR DAHA ZAM GELMEZ
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın son açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) değerlendiren Pınar, “Ekonomi tıkandıkça hükümet sürekli ekonomi paketler açıklıyor. Bu paketlerle ekonominin nabzını düşüreceğini ümit ediyor. Yapılan son açıklamalar bizi baya sevindirdi! Nedeni ise ekonomimiz uçuşa geçmiş diyorlar! Bizde şöyle bir kanaat oluştu; ekonomi uçuşta da inecek yer bulamıyor. Ekonomin sağlam bir zemine ihtiyacı var. Ekonominin uçmaya ihtiyacı yok. Ekonomiden sorumlu bakan da ‘ekonomideki her iyileştirmeyi vatandaşa yansıtıyoruz’ demiş. Ardından elektriğe yüzde 14,90 zam yapıldı. Elektriğe ve doğalgaza 5’inci zam yapıldı. Umarım 6’ncı zam gelmez. Bu açıklanan zamlar ekonomimizin halini gösteriyor. ‘Hep çare üretiyoruz’ derken neticeye bakarsak dağ hep fare doğuruyor” şeklinde konuştu.
ÜRETİME DAYALI POLİTİKALARI ARTIRMALIYIZ
Pınar, bir ailenin bile ekonomik sıkıntı çektiğinde masraflarını asgariye indirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Ekonominin düzelmesini istiyorsanız israftan vazgeçeceksiniz. Sıkıntı ne biliyor musunuz? İsraf ne diye soruyorlar! İtibar için israftan vazgeçilmiyor. Lüks arabalar, kimsenin geçmediği köprüler, uçakların inmediği havaalanları, inşallah İstanbul Kanalı’ndan vazgeçmişlerdir. Bütün gücümüzle üretime yönelmeliyiz. Üretim artmadan ekonomi düzelmez. Üretim artmadan işsizlik ortadan kalkmaz. Üretime dayalı yatırımları artırmamız gerekiyor. Onun için Türkiye’nin çok acil ekonomik reformlara değil, anlayış değişikliğine ihtiyacı var. Bu ülke McKinsey ve IMF reçeteleriyle düzelmez. Ama siz McKinsey ve IMF’nin kapısına gitmeden onların size telkin edeceği politikaları izlerseniz gidip gitmemeniz hiç fark etmez. IMF borcumuz biti diye sevindirdiler ama politikalarını sürdürdüler.”
EN SON YÜZDE 10’A RAZI OLACAKLAR “
AK Parti’de yüzde 40+1 çıkışının geldiğini, değerlendiren Pınar, “40’ı az söylemişler. Bunu 10 altına çeksinler. Gün gelecek AK Parti yüzde 10 barajına muhtaç hale gelecek. Böyle giderse. Bu çaresizliğin önerisidir. Bu yaklaşım ümit vericidir. Yüzde 40’lardan vazgeçip yüzde 30’lara gelecekler. Ümit ederim ki, yüzde 10 barajını da ortadan kaldıracaklar. Halkın güvenini kaybedince az oyla çoğunluğu ikna etmek istiyorlar. Borca dayalı bir ekonomi çökmeye mahkûmdur. Halkın derdini çözemezsiniz. İşte o zaman yüzde 40+1 dersiniz. Sonra bizim dediğimize gelir, yüzde 10’a razı olursunuz.”