ÖĞRETMEN! İNSAN YETİŞTİREN
24 Kasım
Öğretmenler Günü, dündü.
Bugün de 25 Kasım günü.
Bir günde her şey söylendi,
yazıldı çizildi.
Peki, bitti mi?
Konu öğretmen-öğrenciyse;
bir gün değil, binlerce gün
olsa bile az gelir.
Dava, insan yetiştirmektir.
İğneyle kuyu kazmak gibidir.
O kuyudan su çıkarabilmektir.
Üstünde fidan üretebilmektir.
Meyvesini alabilmektir.
Bambu ağacını Çinliler,
şöyle yetiştirirler:
İlkin, ağacın tohumu ekilir.
Sulanır ve de gübrelenir.
Birinci yılda tohumda,
bir değişiklik olmaz.
Tohum ise yeniden
sulanarak gübrelenir.
İkinci yılın sonunda da
dışarıya bir filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda da,
her yıl bu yapılanlar tekrar edilir;
bambu tohumu sulanır, gübrelenir.
İnatçı tohum, bu yılda da filiz vermez.
Çinliler büyük sabırla, beşinci yılda da,
bambuya su ve de gübreye devam ederler.
Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru,
bambu yavaş yavaş, yeşermeye başlar.
Altı hafta gibi kısa bir süre içinde de,
yaklaşık 27 metrelik boyu yakalar.
Burada, akla gelen ilk soru şudur:
Bu bambu ağacı, 27 metre boya
bu altı haftada mı ulaşmıştır;
yoksa 5 yılda mı ulaşmıştır?
Sorunun yanıtı tabi ki beş yıldır.
Sabırla, ısrarla tohum 5 yıl süresince
eğer sulanmasaydı, gübrelenmeseydi,
bu ağacın büyümesinden ve de hatta;
var olmasından söz edilebilir miydi?
Elbette ki hayır! Söz edilemezdi.
İşte böyle, gerçek öğretmenler de,
bambu ağacını yetiştiren Çinliler gibi,
ilköğrenimden ortaöğrenim sonuna kadar,
öğrencilerini sabırla eğitir; onları yaşama,
ve geleceğe hazırlar.
Bir lise müdürünün Amerika’da,
her yıl okulun öğretime açılışında
öğretmenlere şu söyledikleri,
oldukça düşündürücüdür:
“Ben, Nazi toplama kamplarından
sağ kurtulabilenlerden birisiyim.
Gözlerim, bugün hiçbir insanın
görmemesi gerekenleri gördü.
Üstün eğitimli mühendislerin
inşa ettiği o “gaz odaları”…
Çok iyi yetişmiş doktorların
“zehirlediği” nice çocukları…
İşini en iyi bilen hemşirelerin
öldürdüğü o nice bebekleri…
Çoğu lise-üniversite bitirmiş
görevlilerin vurduğu-yaktığı kadınlar…
Ben, işte hep bu yüzden eğitimden
kuşku duyuyorum.” der.
Ve yine devam eder.
“Sizlerden beklediğim şudur.” der:
“Öğrencilerin ‘insan olması’ için
var gücünüzle çabanızı harcayın.”
Çabalarınız, bilgili canavarlar,
becerikli psikopatlar üretmesin.
Fizik, kimya ve matematik vb,
öğrencilerinizin daha fazla insan
olmasına yardımcı olursa eğer;
o zaman kalıcı önem ve anlam taşır.”
Evet, bütün dava, insan yetiştirmek!
Başka insanlara, haklara, adalete, akla,
düşünceye, yaşama, doğaya, canlıya
saygılı insan yetiştirmek!...
Evet, dava insan yetiştirmek!
Dünyanın en değerli, en zor işi!
Gerçek öğretmen, birey-toplum için,
Uykulu durumdaki insanlar üzerine
saçılan, beklenmedik buzlu su gibi!
Öğrencilerini sürekli uyanık tutan,
olaylar karşısında duyarlı yapan,
derinlerde etkiler bırakandır.
Bu nedenle ve öncelikle insanlığın,
insana saygılı, insan haklarına bağlı,
donanımlı öğretmenlere ihtiyacı var.
Bir ülkede öğretmenlik ve öğretmenler,
gerekli ve yeterli niteliğe ulaşamadıkça;
hangi sistem ve araçlar bulunsa da bile,
bunlar hiçbir zaman gerçekleşemez.
Halkına düşman ve de zalim olan,
değerlerine yabancı bireyler yerine;
“iyi insan olma” hedefinde
“iyi insanlar yetiştirmek de”
hem zorunlu ve gereklidir de!
Demelidir ki kendine:
“İnançlarım sadece beni;
insanlığım herkesi ilgilendirmekte.”
YAVUZ CEMİL YAVUZ