- Anasayfa
- Fatma Aker
“GÜZEŞTE”

Güzeşte:
Kalemim düştü yazım uzadı
Yazarın ön okumasını yapmam ve düşüncelerimi belirtmemi teklif ettiğinde, çok telaşlanmıştım. Biraz da korkmuştum itiraf ediyorum. Ben ne anlardım ön okumadan! Ben sadece kitap okumayı bilirim. Bu teklifin kitaptan yayınlanan bir paragrafın altına yaptığım, yorum üzerine gelmesi beni daha da endişelendirdi. (Yorumumu eserin tamamını okuduğumda yapacağım demiştim) Bunu söyleme nedenim hem önyargılı davranmamak hem de yeni yazmaya başlayanların yaptığı hataya düşüp, düşünmediğini merak etmemdi. (Güzeşteyi okuyan herkes 19.sayfada yazarın, yazmakla ilgili düşüncelerini öğrenebilir.) Bir kitabın taslağını okumak demek, yazarı olumlu yada olumsuz etkilemek, yönlendirmek demekti. Yani büyük sorumluluktu. Hevesini kırabilirsiniz, vazgeçirebilirsiniz, her şeye güzel deyip, yanlışlarını düzeltmesini, eksiklerini tamamlamasını engelleyebilirsiniz. Çok hassas bir nokta. Aslında korkum; doğru yönlendirilmeyen, eş,dost tarafından sen yaparsınlarla kitap yazan, onca emek, para, zaman harcanıp basılan,yine eş,dost hatırından daha öteye gidemeyen var olamadan yok olup giden kitaplardı. Çünkü tecrübelerim ve gözlemlerim şunu söylüyordu. Eğer Bilimsel bir kaynak değilse yazdığınız kitap en azından belirli bir kesime hitap etmeliydi. Taslak gelene kadar kendimle cebelleşsem de kararımı vermiştim. Taslak elime geçince yazarla telefonda görüştük. Ve ben o ilk sorumu sordum. Gerçeği mi duymak istiyorsun, duymak istediklerini mi? Ve nihayet rahatlamıştım. Yazar benden gerçeği istiyor ve bunu özellikle üzerine basarak söylüyordu. Aramızda yaptığımız fikir alışverişinden sonra karar yazarındı. O yüzdendir belki merakım büyüktü bitmiş haline. GÜZEŞTE.
Enteresan bir şekilde başladım okumaya ve bitirdim. Okurken bir yanım anda kalmak isterken, diğer yanım nefes almadan ilerlemek istedi. Annesinin eteğinden tutup, çekiştiren çocuk gibi güzeşte. Iki ayrı gücün sessiz çarpışması, ayrı amaçları olan, iki ayrı kazanım. İncir ağacının, alevlere meydan okurken savurduğu, sütlü,masif kokusuyla girdim kapıdan. Yeryüzündeki ön yargıların arkasındaki gerçek yaşamları deşen, değiştiren, yaşını hiç tahmin edemediğim bir kız çocuğu tomurcukla çıktım. Kapıda karşılaştığım kişi, zekasıyla insanların özünü oluşturan,ince detayları çok zekice dizayn edebilmiş. Bunu okuyucuya geçirebilmiş.Güzeştenin yazarı; Nafiye Bozkurt'la karşılaştım. Ve düşüncelerim; Edebi eser vasfı taşıyan bir eser olmuş. Umut vaat ediyor. Üşengeçlik ve klavye arasında bozguna uğramış dilimiz,yazımız ve gençlerimiz için yazmalısınız. Kaleminize, düşüncenize, emeğinize sağlık.
İmsulã
FATMA AKER