- Anasayfa
- Fatma Zehra Köseley
"SEZEN ÖZOL"

“SEZEN ÖZOL / ESKİ HAYALLERİNİ BİZE BIRAKAN AGAM”
SEZEN ÖZOL: Avukat. Serbest yazar. Balıkesir / Gönen evladı. Bugün 10.10 Balıkesirliler günü. Bizleri yalnız bırakıp giderken bile memleketine sevdanı eklemişsin. Anılardan kalanlar bizlere yeter. Yazdığın onlarca kitabına verdiğin emeğine hayran olan bir tembel teneke yazar yamağıyım dediğimde, attığın o kahkahanı nasıl unuturum. "Eee Fatma Zehra yaz be kızsçazım, bırak tembelliği." deyişin kulaklarımda çınlıyor. Işıklarda uyu koca yürekli hukukçumuz.
ÇANAKKALE ASKERİNE RÜTBE GEREKMEZ...
İyi ki yazdınız bu kitabı. Okumayanlar çok şey kaybetmiştir.
İyi ki yakınlarda araşıp konuştuk. Yazıp imzaladığın kitapların bana bıraktığın en anlamlı mirasın. "Köy Enstitülü bir babanın evladı olarak gururla yaz" demiştin... Vasiyetini tutacağım. Işıklarda uyu. Durağın uçmağ olsun. Koca yürekli Avukatımız. Yorulmayan Yazarımız. Koca GÖNENLİ. Kurtuluş Savaşçılarımız kitabınızdaki kuvvacılardan. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ümüze... Memed Aga ve İbram Agalara selam söyle... Minnet ve dua ile. Gelibolu / Cumalı köyündeki kabrinde huzurla uyu.
********************
SEZEN ÖZOL / ESKİ HAYALLER ALIRIM
"Eski hayaller alırım" diyor kitabın üzerinde. Kitabın önsözünü oğlu yazar Özgür Özol yazmış. Özgür Özol ILGANA romanının yazarı. Armut dibine düşer diyenlere somut bir örnek. Okumanızı öneririm Ilgana'yı. Özgür Özol'un önsöz bölümündeki o muhteşem tespitini buraya yazmazsam eksik birşeyler olacak diye düşünüyorum. O nedenle Sezen Özol gibi çok önemli bir yazarımızın "Eski Hayaller Alırım" kitabına haksızlık etmeyeyim. Özgür Özol önsözde diyor ki; "Yaşamın değişmez kuralıymış derler; her kuşak kendisinden öncesinin artık dünyada onları anlamadığını düşünür, bunda haklı olduğuna kendini inandırırmış. Ancak herhalde bütün kuşaklar arasında, bu haklılık yanılgısına kolay düşebilmemiz için en çok malzeme bizlerin,yirminci yüzyılın bu son şehirli kuşağın eline verildi. Elektrik bile bulunmayan bir kasabada doğmuş olan babamın bugünlerde dizüstü bilgisayarında tıkırdatırken gördüğüm ellerinin bir zamanlar gerçekten karasaban sürmüş olduğunu, hem de bunu "otantik bir deneyim yaşayayım" kaygısıyla yapmadığını, yaşamı boyunca süreceğine inanarak başladığını kavradığım ana kadar, ben de bizlerdeki bu büyük yanılgının ayrıtına tam anlamıyla varamamıştım. Söz ettiğim bu duyguyla ürkmeden yüzleşebilecek olanlar, bu kitabı okuduktan sonra, sanıyorum aynı duyguyu içinde keşfedecek ve kendilerini dedelerine, babalarına,hatta ülkelerine daha yakın hissedeceklerdir." Sezen Özol kitabının ilk sayfalarında ailesini söyle anlatıyor: "Babam rüştiye mezunu idi. Tekel'de çalışırdı. Mahallede başka rüştiye mezunu yoktu, zaten onlar koskoca kasabada bile sadece birkaç kişiydiler. Annem ise İzmir Muallim Mektebi'nden mezun olmuş Cumhuriyet'in ilk öğretmenlerindendi. Yıllarca dağ köylerinde öğretmenlik, harf devriminden sonra açılan ve yaşlılara okuma yazma öğreten kurslarda herhangi bir para almadan, dahası para istemeyi akıllarına bile getirmeden öğretmenlik yaptığı için, o kurslarda okuma yazma öğrettiği kendisinden hayli yaşlı insanlar pazar yerinde kadın erkek "Hocam" diye elini öpmeye kalkışınca şaşırırdık."
***************
Çanakkale Zaferinin 35. yılında evlerinde Çanakkale Şehitleri için mevlit okutan bir ailenin çocuğu Sezen Özol. Çok sık söylediğim bizim Kuzey Ege lafımızı yine buraya çakayım, hem de soysuzların, köksüzlerin, verdiğimiz ulusal kurtuluşun ne olduğunu algılayamayanların anlayacağı dilden, yerel şivem ile: "Otu çekcen, köküne bakcen"
Kitabında en çok ilgimi çeken olay emek konusunda çocukların tatilde yaşadığı çıraklık deneyimleri oldu. Sezen abim, alaza toplamış. Ekin biçildikten sonra anızların arasındaki başakları toplayıp, satarken parasını peşin aldıkları emeğin çocukça kazancıymış. Alazaya kadar onun çırak olarak gittiği amcasının "çarık" yaptığı dükkan anıları. Çanakkale savaşına katılan İbram Aga ile kara sabanla sürdüğü çiftin anıları tam eski hayaller alırım sözü gibi. Nalbant çıraklığı bile yapar Sezen aga. Midilli adasının valisinin davetlisi olarak, Balıkesir Lisesi öğrencileri o dönemin devlet adamlarının savaş sonrası Türk ve Yunan dostluğunu pekiştirmek için Midilli Adası'na gönderilir. Burada arkadaşlarının pantolonlarını ütüleyerek hem gezer hem harçlığını çıkarır. Gönen eşrafından Sezen Özol'un eski hayallerini neler olduğunu okumayanın Balıkesirli ve Gönenli olarak, en önemlisi bir Türk okuru olarak, çok fakir kalacağını düşünüyorum. Midilli adasındaki güreşen çelimsiz çocuk Sezen Özol'a mahallenin kadınları "sarı kafa" derlermiş. Kendinden çok daha iri kıyım Dimitri'yi yere çalan sarı kafanın hırsı ve azmi. Haydiiii eskiciii.. Eski hayaller alırım.
***************
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisidir artık Sezen Özol. Piyer Loti caddesindeki Balıkesir öğrenci yurdunda kalır. Kurtuluş'a gittiğinde otobüsten inerken yaşlı bir kadının elindeki torbalarını evine kadar taşır. Eve buyur edilir. Kapı önündeki davet ve sohbeti şöyle yazmış Sezen agam.
"Sen iyi bir insana benziyorsun,gel sana birşeyler ikram edeyim.Benim kimim kimsem yok. Hem biraz konuşuruz"
Yaşlı kadın Sofya ve Haydar. Yani bir Rum kızı ile bir Türk erkeği evlenirler.
Sofya Hanım, sormadın ya? Neyi? Haydar’la beni.Yani bir Rum kızı ile bir Türk'ün nasıl olup evlendiğini. Sonunda Sofya şu sözleri söyler. Ben sadece son cümleleri yazayım. Okurlarımız bu kitabı buraya yazacağımı sanıyorlarsa aldanırlar. Zaten sığdıramam ki.
"Rahmetli babam; sev sevebildiğin kadar, çünkü insan ruhu sadece sevgiyle beslenir kızım" derdi. "Eskicinin sesinde artık bir başkalık var: Eski hayaller alırım,yerine yenilerini veririm."
***************
Eski Hayaller Alırım'ın sekizinci bölümü yakın tarihimizin en baskıcı yönetimlerinden biri olan Demokrat Parti'nin İstanbul Üniversitesi olaylarındaki, üniversite gençliğine yaşattığı acıların sürecini ve yaşananları anlatıyor. Uzun bir bölüm. Ben içinden en can yakıcı bir bölünün kısacık alıntısı ile yetiniyorum. Yıl 1960 . Hukuk Fakültesi hocaları Hıfzı Veldet Velidedeoğlu.Nail Kubalı,SıddıkSami Onaran,Tarık Zafer Tunaya, Lütfü Duran, İlhan Akın. Menderes hükümetinin kurduğu o meşhur " tahkikat komisyonunu " protestosu ile başlayan olaylar tırmanır. Sayfa 109 da şunları yazmış Sezen Özol. "Birkaç dakika içinde nasıl da karışıvermişti ortalık!. Arkadaşlarla beraber fırlamıştık ama ben kendimi birden heykelin arkasında bulunca ilk anda korkudan öte bir duyguya dehşete kapıldım.Aynı anda heykelin oldukça yüksek kaidesinin arkasına sindim. Siperlenirken "Atatürk beni korur" diye düşündüğümü hatırlıyorum. O anda aklımdan bunların geçtiğini sonradan arkadaşlarıma söylediğimde:Günün birinde polisin rektör çağırmadan üniversiteye zorla gireceği, öğrencilerin üstüne ateş açacağı, rektörleri, dekanları, saçlarını hak ve hukuk yolunda ağartmış profesörleri kollarından bacaklarından çekerek yerlerde sürükleyip götüreceği hem de bunu hükümetin emriyle yapacağı Atatürk'ün bile aklına gelmemiştir" diye beni alaya almışlardı." Aklın yolu da bir ya. Gerçekleri kavrayıp Atatürk sevgisini ve onun dünya lideri olarak 2020 de bile en birinci sırada yer almasını, emperyal ordulara karşı verilen kanlı yurt savunmasının başkomutanına olan güven. İnanç ve hayranlık ötesi bir duygu. Benim İstanbul Milli Eğitim Müdürüne verdiğim yanıt ile ne kadar örtüşüyor. Atatürk en zor anlarda sarıldığınız kocaman bir yürek. Kocaman bir gerçek. 12 Eylül dönemi İstanbul Milli Eğitim müdürünün (Tümgeneral Kemal Türen) beni odasından kovduğunda o canı yanmışlığın çaresizliği ile "Sizi Atatürk'üme şikayet edeceğim" diyen genç bir öğretmen ben. Ve Polisin üzerlerine saldırdığında Atatürk heykelinin kaidesinin arkasına sinip kalan Sezen Özol. Bir hukuk adamı. Gidilecek yolun adı Atatürk. İkimizin anılarında çaresizliğin yaşandığı anda sığındığımız limanımız Atatürk'ümüz. Doğru yoldayız.
***************
Medeni kanun kitabı gömleğinin içinde, yaralı arkadaşı Hüseyin Onur'u kucaklar.Diğer arkadaşlarıyla birlikte bir taksiye bindirirler. Medeni kanun kitabı o hengamede düşer ve Hüseyin Onur'un yerdeki kanları üzerinde duruyordur. Kanun kana bulandı. Bir el uzanıyor ardından, elinde ibrik olan yaşlı biri. Yüzündeki kanları yıka diyor.Gençlerin eline yaşlılar su dökmez ki.. Ve eski hayallerin arasından bir marş sesi geliyor. Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?. "İhtiyar adamın davranışıyla öylesine duygulanıyorum ki, yüreğim yeniden kabarmaya başlıyor.O konuşmaları ve protestoları yapan binlerce öğrencinin amacı bu değil miydi? Yediğimiz dayaklar, sırtımızda patlayan coplar, göğsü göz yaşartıcı bombalarla yakılan genç kızların gerdanlarında ve ruhlarında duydukları acı ve kan boşa gitmiyor, amacına ulaşıyor galiba!. Beni torunu yerine sayıp yardım eden yaşlı adamın elini bir minnet duygusuyla öpüyorum gözlerim yaşlı.
***************
Hukuk fakültesi bittiğinde, ağır ceza mahkemesinde staj yapmaktadır.
"Giysilerimin eski, pabuçlarımın pençeli olması veya kravatımın renginin elbiseme uymaması hiç önemli değildi.Temiz olmaları yeterdi benim için." Eşi İnci hanımı bu zamanlarda tanır. İnci hanımın başında postiş vardır. "Ayaklarında yeşil süet çizmeleri, aynı deriden yapılma çantası, uzun ağızlığına takıp dumanını pek fiyakalı savurduğu Yeni Harman sigarası ile öteki kızlara benzemeyen, benzememek için inadına öyle giyinen ve davranan bir insandı. O güne kadar hiçbir kıza karşı hissetmediğim duygular, beni nedense bu şımarık, ama şımarıklığında, içinde yaşadığı zengin hayata ve o yaşamın ikiyüzlülüğüne sanki bir başkaldırı vardı"
"Sevdalanmış mıydım ne ?"
***************
Eskiler alırım, eski düşler, hayaller alır, yerine yenilerini veririm, eskici.."
***************
Sezen abim, 1940 yılında Gönen'de doğar. Balıkesir Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirir. İstanbul'da elli yıla yaklaşan bir avukatlık yapar. Şimdilerde Çanakkale / Gelibolu Burhanlı Köyü sakini olarak Çanakkale boğazına karşı şirin bir evin sahipliğini yapıyor. Ben Sezen Özol'un asıl hayran olduğum yönü ise üretkenliği. Bir gün yazdığı kitapların sayfalarını topladım şaşırdım. Beni uzaktan da olsa yazmaya teşvik edişi güzel bir keyif verir.
- Hadi bakalım Fatma Zehra, otur yaz. Yaz be kızsçacım yaz.
- Yazıp dururuz ya agacık.
Eski Hayaller Alırım muhteşem bir anlatım. Geçmişimizde bizim kuşağımızın yaşadığı o güzelim üretim yılları. Komşuluğun doruğa çıktığı yıllar. Mahalle dayanışmasının o özlem dolu yıllarının içimizde bıraktığı ince bir sızı. Kaybolan meslekler, emeğin değerini bilen çocuklar, anneler, babalar, nine ve dedeler. Gönen kasabasında huzurla yaşananlar.Cumhuriyetin nimetlerine sıkı sıkı sarılan Gönen halkı. Mustafa Kemal Atatürk ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne olan muhteşem bağlılık. Keyifle okuduğum bitmesin diye ağır aksak okumaya çalıştığım, bu kitabın diğer ciltlerini bekliyom gariii.
Diğer eserlerini de buraya not edeyim: "Debboy Önünde Diken", "Çanakkale Askerine Rütbe Gerekmez", " Anjelik ile Feride", "Kurtuluş Savaşçıları", "Tütün Türküsü", "Nusrat", "Cumhuriyet ve Hukuk Devrimi", "Kıbrıs Barış Harekatı Günlüğü"
Neyse ite kaktıra da olsa bir kitabım ile Sezen Özol abime verdiğim sözümü tuttum. Hadi buradan bir müjde vereyim, bazı belgeler tamamlanır bana ulaşırsa ailemizin geçmişinde yaşananların da yer aldığı bir kitabımla yeniden verdiğim sözü tutacağım. Kitabın adı bile hazır Sezen abiii..Göç Yollarında Nenegoş
FATMA ZEHRA KÖSELEY