ÇEVRE İÇİN EL ELE VERDİLER
Küçükkuyu Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Burhaniye Çevre Platformu ve Ayvalık Tabiat Platformu bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde ortak etkinlik gerçekleştirdi. Temiz Deniz, Temiz Körfez İçin Elele” sloganı ile, eş zamanlı olarak Küçükkuyu, Altınoluk, Akçay, Burhaniye ve Ayvalık’ta basın açıklaması ve insan zinciri oluşturuldu. Küçükkuyu’daki etkinlik, saat 15.00’de Kazdağı Sanatevi’nde Haluk Özyurt’un resim sergisi açılışı ile başladı. Ardından, 15.30’da fotoğraf sanatçısı Şah Haydar Yarkın’ın Kazdağı ve Kiğı Dağı fotoğraf sunumuyla devam etti. Saat 18.00'de Küçükkuyu, Altınoluk, Akçay, Burhaniye ve Ayvalık'da bir araya gelen yaşam savunucuları yaptıkları ortak açıklama ile Bölgedeki arıtma, kanalizasyon, çöp, dere ve deniz kirliliğine, madencilik ve termik santral projelerine dikkatleri çekti ve BASKİ'yi göreve çağırdı. Betonlaşmaya da vurgu yapılan açıklamada "Beton beton, nereye kadar?" denildi.. Ayrıca değiştirilmek istenen zeytin yasası ile de açıklama yapan yaşam savunucuları, "Zeytinime Dokunma" dedi. Gezi Direnişinde yaşamını yitirenler ve geçtiğimiz günlerde Antalya'da katledilen çevreciler Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyüknohutçu da anıldı. Etkinliklere Edremit Belediyesi, Küçükkuyu Belediyesi, Edremit Kent Konseyi, Burhaniye Kent Konseyi, Edremit ve Altınoluk Demokrasi Platformları, Küçükkuyu'da ve Körfezde yer alan sivil toplum örgütleri, bisiklet ve yürüyüş grupları da destek verdi. Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka' da Altınoluk'taki açıklamaya gelerek eyleme bizzat destek verdi. Yapılan basın açıklamasında bölgemizi ilgilendiren konularda şöyle denildi. Bölgemizde de durum hiç iç açıcı değil ne yazık ki… Madra ve Kazdağı arasında, ülkemizin en önemli oksijen deposu konumundaki bölgemiz ve dünya harikası Edremit Körfezi'miz bugün türlü çevre sorunlarıyla ve doğa talanlarıyla boğuşuyor. Körfez çevresinde Ayvalık'tan Ayvacık'a kadar çevre sorunu yaşamayan tek bir karış alan bile kalmadı artık. Ayvalık'ta mevcut arıtma tesisi, akçeli nedenlerle aylardır kentin kanalizasyon sularını arıtmadan denize salarken, kaynaklar nedense mega köprü yapımına akıtılıyor. Ayvalık Burhaniye arasında, madencilere baraj yapmak için bir köy halkı yüzlerce yıldır yaşadığı alandan kovulmak isteniyor. Taşocağı için Burhaniye'nin bin yıllık Düdüklü sukaynağı feda edilmeye kalkılıyor. Havran Çayı getirdiği atıklarla Burhaniye sahilini girilmez hale sokmuş bulunuyor. Fakat hala Havran Arıtma Tesisi'ni bitirip devreye almak için acele eden bulunmuyor. Bölgede mevcut vahşi çöp alanları rehabilite edilip, modern geri kazanma tesisleri bir türlü kurulamıyor. Edremit Çayı kentin ve tarımsal alanın kirliliği ile yetersiz arıtma tesisinin bypass ettiği çıktıları, Zeytinli sahillerine taşımaya devam ediyor. Akçay ile Güre arasında otel ve sitelerin yetersiz arıtmaları denizde sorunlar yaratıyor. Altınoluk'ta yıllardır yetersiz arıtma nedeniyle Şahindere vasıtasıyla kentin çıktılarını denize taşınıyor. Altınoluk İlave Arıtma ve Narlıaltı Arıtma tesisleri bir türlü bitmek bilmiyor. Mıhlı Çayı ile Küçükkuyu'daki Ilıca Deresi tarım arazilerinin kirliliğini ve kimyasallarını, zeytinyağı tesislerinin atıklarını, hayvan ahırlarının pisliklerini denize taşıyor. Temiz deniz ve temiz Körfez artık bir hayal olmuş durumda…Geçtiğimiz yıl denizimiz alarm verdi. Mavi bayraklı plajlarda bile yoğun koli basili ölçümlerine rastlandı. Çocuklar ve yetişkinlerde dizanteri hastalıkları baş gösterdi.Bunlar yetmezmiş gibi derelerimizin önü kesilip, madenciler için barajlar yapılmak isteniyor. Bunu izleyecek adımın, Kazdağı ve Madra'yı daha fazla madenciye açmak olacağını kentli de köylü de biliyor. Madenciler ise siyanürlü çökertme havuzlarını normal yoldan temizlemek masraflı olacağı için, düzmece orman yangınlarıyla ve orman helikopterleriyle, havuzlarındaki zehirli birikimi her yıl yangın söndürme adına ormanın tepesine boşalttırıyorlar… Mevcut barajların, zeytin çiçeğinin belası haline geldiği yetmiyormuş gibi, şimdi de yasa değişikliğiyle konut ve sanayi yatırımı amacıyla zeytin katliamı yapılmasına olanak verecek yasa değişiklikleri peşinde koşuluyor. Binyıllara dayanan geleneksel tarım alanlarımız imara açılarak yeşilin yerine betonun girmesine olanak veriliyor. Dere, deniz, tarımsal alan, zeytinlik, dağ, orman, hava ve su gözetilmeden, sadece para hırsıyla yapılan tüm bu saldırılar sonucunda yakında ortada güzel bir şey kalmayacak. Orman bitecek, deniz bitecek, dere bitecek…Bunun sonunda sürdürülebilir bir turizm de olmayacak artık. Yazın sahillerimizi dolduran mevsimsel hemşerilerimiz artık kaçmaya başladılar bile. Satılık ilanından geçilmiyor her beldemizde. Sürekli bölgede yaşayan hemşerilerimiz ise, kışın pencerelerini bile açamayacak kadar kirleten bir ısıtma politikasıyla baş etmek zorunda kalıyorlar. Yanan çöplüklerle nefes almak güçleşiyor." Haber: Hanife ERDİNÇ