“TÜRKİYE DEĞİŞİME GEBE!”
Doğa-yaşam kendi içinde sürekli
bir değişim-dönüşüm içindedir.
Kıştan bahara ve yaza;
sonbahara bu değişim
hep sürmektedir ve
hep sürecektir de.
Böylece aslında doğa kendisini
yenileyerek dengelemektedir.
Sonuçta her değişim-dönüşüm
kendi içinde bir yenilenmedir.
Bu kaçınılmaz, engellenemezdir.
İnsanlar da tüm canlılar ve bitkiler
gibi bu değişimden etkilenmektedir.
İnsanlar hem etkilenmekte hem de
bu değişimden büyülenmektedir.
Bu nedenledir ki “büyük insanlık”
var olduğundan beri doğadaki bu
değişime-dönüşüme uygun olarak
hep bir değişim-dönüşüm içindedir.
Çünkü her şey bu değişimin ve
dönüşümün içinde gizlidir.
Toplumlardaki bu değişimler çeşitli
yollarla bir süreliğine geciktirilse de,
önüne geçmek mümkün değildir.
Bu bir sel gibidir, bunun önüne,
istenilse de geçilememektedir.
Önüne geçmek istenilse de,
bu beyhudedir ve nafiledir.
Çünkü bu yenilenmeyle,
toplum hem kendini
yeniden üretecektir
hem de var edecektir.
Ülkeler de, ülkelerin başındaki
iktidarlar, yöneten hükümetler,
ülkede hüküm süren siyasetler,
alışılmış yönetici siyasetçiler de,
beş yıl, on-on beş, yirmi, otuz yıl
sürse de bu değişime-dönüşüme
er geç boyun eğeceklerdir.
Çünkü aynı hakim partiler, kişiler,
aynı iktidar ve aynı hükümetler,
giderek heyecanlarını kaybedip,
dinamizmini de yitirmektedir.
Yenilikçilikleri de bitmektedir.
Motivasyonları düşmektedir;
giderek de tükenmektedir.
Özünü de kaybetmektedir;
yani artık eskimektedir.
Yüzü de eskimektedir,
sözü de eskimektedir;
çok şey çürümektedir.
En kötüsü de bundan,
bu bitip tükenmeden,
ülkedeki hemen her şey
daha çok etkilenmektedir.
Bu eğer fark edilmez ya da
görmezden gelinirse, bu kez
halk, millet kaybetmektedir.
Memleket zarar görmektedir.
Yurttaşlar kaybetmektedir,
bireyler kaybetmektedir.
Gençler kaybetmektedir.
O halde ve öyleyse,
halkın kaybetmeye,
milletin kaybetmeye,
başladığı bir memlekette;
eskiyen iktidarlar-hükümetler;
yönetici siyaset ve siyasetçiler;
ülkenin kaderine hükmedenler,
değişimin-dönüşümün gücüne,
memlekete hayrına olduğuna
inanarak, artık gereğini yerine
getirmelidirler.
Değişime boyun eğmelidirler.
Dönüşüme direnmemelidirler.
Kalmakta inat etmemelidirler.
Toplumdaki değişim talebini,
toplumdaki dönüşüm isteğini
artık görmelidirler.
Geldiklerinde yeniyken artık
eskidir ve yeni karşısında ısrar
etmemelidirler.
Bu ısrardan sadece memleket
ve millet zarar görecektir.
Gelen elbet gidecektir;
bu böyle sürecektir.
Velhasıl, yenilenme,
yaşamın döngüsüdür.
Değişim ve dönüşüm
büyülüdür.
Önemli olan bu değişimin
yönüdür.
Daima ve hep ileriye-iyiye;
doğruya-güzele doğru olan
değişim-dönüşüm, gelişmedir.
Gelişme ise hem memleket ve
hem de millet için vazgeçilmez
bir özelliktir.
Bugün gelinen noktada ülkenin
önünde görünense, bir değişime,
dönüşüme doğru artık yönelmekte
olduğudur.
Bu değişim ve dönüşümün de millet
memleket için çok hayırlı olduğudur.
Ülkede bunca sorun birikmişken,
her geçen gün yeni sorunlar da
eklenmektedir.
İktidar sorunları çözme gücünü,
yeteneğini ve en önemlisi de
toplumdaki güvenini de
yitirmektedir.
Türkiye değişime gebedir.
Seçimle gelen, seçimle
gitmelidir.
Demokrasi tek yoldur.
Sandık uğurludur.
Tek çıkış yoludur.
YAVUZ CEMİL YAVUZ