YOL - Körfez Star - Körfezin Gündemi
Namaz Vakitleri
Görüntülenen Åžehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • AkÅŸam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • GüneÅŸ Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Åžafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

YOL

Bu haber 333 kere okunmuÅŸ. 31/12/2020

Åžu hayatta sen de herkes gibi kendine bir amaç edindin, deÄŸil mi? Sen de haklısın. Amaçsız yaÅŸam olmaz ki. Ne de olsa, hayat yolumuzda hepimizin bir amacı var. Bu herhangi bir ÅŸeyi gerçekleÅŸtirmek, üretmek, icat etmek veya bir yere varmak, bir makama yükselmek olabilir. Bunu yapabilmek için kafanda bir yol haritası belirlemen gerektiÄŸini de bilirsin, çünkü “Nasıl” sorusunun önemi karşısında önceden belirlenmiÅŸ bir yol izlemediÄŸin takdirde amacına ulaÅŸmak ya çok zor ya da imkânsızdır, öyle deÄŸil mi?

Zaten yaÅŸadıklarından hiçbir ÅŸey öÄŸrenmediysen bile bu dünyadaki ilk yıllarında hayatın sana öÄŸrettiÄŸi en önemli ders bu olur.

Tıpkı Nietzsche’nin dediÄŸi gibi: “…yürüme sayesinde mekânlarımızı oluÅŸturur ve bütün dünyaya uyum saÄŸlarız. Bu, yinelemenin –yani sürekli olarak bir ayağı diÄŸerinin önüne atmanın- gerçekte kiÅŸinin anlam ifade edecek bir geliÅŸim göstermesini saÄŸladığının canlı bir örneÄŸidir…”

Yürümeyi öÄŸrendiÄŸimizden beri sürekli olarak bir ÅŸeyleri “gerçekleÅŸtirme” peÅŸinde koÅŸup duruyoruz. Bizi bunu yapmaya ilk olarak toplum, daha açık bir ifadeyle; çekirdek ailemiz itti ve böylece eÄŸitimimiz baÅŸladı. Gerek okulda öÄŸretmenlerimiz, gerekse evde ebeveynlerimiz tarafından önümüze hedefler konuldu. Hedeflerimize nasıl ulaÅŸabileceÄŸimiz konusunda yol gösterici olundu. Yeterince çabalamadığımızı ya da iÅŸten kaytardığımızı düÅŸündüklerinde ise arkamızdan itekleyip durdular; öÄŸütler yaÄŸdırdılar; cezalar kestiler, ama en nihayetinde bize istediÄŸimizi elde etmenin yolunun amaçlarımız doÄŸrultusunda çalışmak ve mücadele etmek olduÄŸunu öÄŸrettiler.

Hedeflerimize, tıpkı bize öÄŸretildiÄŸi gibi, yürümeyi yeni öÄŸrenen bir bebek misali bir ayağımızı diÄŸerinin önüne atmayı sürdürerek yürüyoruz, ancak bir yerlerde yanılıyoruz. Hem de çok yanılıyoruz. Hatta birçok kez tökezleyip düÅŸmemize raÄŸmen yaÅŸadığımızdan ders almadan aynı hatayı tekrarlıyoruz. Gerçekte öyle olmadığını pekâlâ bildiÄŸimiz halde, her seferinde kendimizi kandırmaya devam ediyor ve “YOLU DÜZ SANIYORUZ.” Hem de bıkmadan, usanmadan… İyi de; insanoÄŸlu akıllı bir varlık deÄŸil miydi? Deneyimlediklerinden ders alan ve öÄŸrendiklerini uygulayan zeki bir canlı türü deÄŸil miydi? Bunu hayvanlar bile yapabiliyorken; insanoÄŸlunu hayvanlardan ayıran özellikleri gerçekte nelerdi? Muhakeme yapabilmek, mantığını kullanabilmek. Sadece o anlık deÄŸil; ileriye dönük planlar kurabilmek. Tüm bu yetenekler ve daha sayabileceÄŸimiz birçokları hayvandan daha zeki bir varlığa iÅŸaret ediyor. Fakat gelin görün ki buna raÄŸmen yolumuzu ÅŸaşırıyoruz. Yoo, hemen yanlış anlamayın; bizi kandıran beynimiz deÄŸil. Hayır, suçlu o deÄŸil. Suçlu; saÄŸduyudan yoksun oluÅŸumuz. Suçlu; Empati yoksunluÄŸumuz. Suçlu; AdamsendeciliÄŸimiz. Suçlu; DüÅŸünme tembeli oluÅŸumuz. Suçlu; Kolaycılığımız ve üÅŸengeçliÄŸimiz. Suçlu; Kendimizden baÅŸka herkesi küçümseyiÅŸimiz.

Saymaya kalksak bu liste uzayıp gidebilir ve kiÅŸilik bozukluklarımızın her bir teline tek tek dokunabilir. KiÅŸilik bozukluÄŸu mu dedim ben? Ah, doÄŸrusu, tıp dilindeki adı “Borderline” olan ve saÄŸlıksız düÅŸünme, iÅŸleyiÅŸ ve davranış tarzına sahip olunan bir tür zihinsel bozukluktan bahsettiÄŸim düÅŸünülsün istemem. Ben daha ziyade toplumsal iliÅŸkilerimizde ve içsel yolculuÄŸumuzda ayağımıza takılan taÅŸlardan bahsediyorum. Hani ÅŸu düÅŸüp canımızın acımasına neden olan sivri kenarlı taÅŸlardan. Bildiniz, deÄŸil mi onları? Onlar yüzünden kimseyi hak ettiÄŸi gibi takdir etmiyoruz, ama kendimiz uygun ÅŸekilde takdir görmediÄŸimizden yakınıyoruz. Tam tersi de geçerli. Bazı kiÅŸilere hak ettiklerinden fazla deÄŸer verip sonra da aynı derecede deÄŸer görmemekten yakınıyoruz.

Sanırım bu konuyu biraz daha açmak gerekiyor. Bir otobandan bahsetmediÄŸimiz sürece hiçbir yolun, özellikle de hayat yolunun düz olmadığını söyleyebiliriz. Dönemeçleri olan bu yol aynı zamanda türlü tuzaklarla, engebelerle, tümseklerle, çukurlarla da dolu. Yol bazen toz toprak içinde bırakır seyyahı, bazen kum doldurur ensesine, bazen de çamur içinde bırakır her yanını. Yakar kavurur ayaklarını, irinler akar yarılmış parmak aralarından; Oysaki seyyah hiç ÅŸikâyet etmez bundan. Razıdır başına geleceklere daha ilk baÅŸtan. Hazırlamıştır kendini bu zorlu yolculuÄŸun getireceklerine. Yolda haydutlar onu soyup elinde olan üç-beÅŸ deÄŸersiz eÅŸyayı da alıp gittiÄŸinde, sabreder başına gelene. Gözlerini gayri ihtiyari yere hüsranla diktiÄŸi an yüzünde hafif, bilgece bir gülümseme belirir sessizce. Bilir o sınandığını. Sınandığını ve o andan itibaren yapacağı ilk ÅŸeyin kaderini belirleyeceÄŸini. Ya kalmayı seçmelidir bu sınavdan ya da geçmeyi. Geçmek için ise ne yapacağını bilmeli. Ya güdeceksin bu deveyi, ya gideceksin bu diyardan… Yok baÅŸka çaresi. Deve zorlayacak belki seni, bezdirecek canından, ama sen yine de bırakmayacaksın peÅŸini. Bir daha deneyeceksin, sonra bir daha, ta ki baÅŸarıncaya dek. Hangi yüzyılda, hangi coÄŸrafyada, hangi mevsimde ve kültürde olursan ol; amacına ulaÅŸmak tam da bu minvalde bir mücadeleyi gerektirir. Bu kural deÄŸiÅŸmez.

“O halde neden ileriye yönelik planlarını yürünecek yolun düz olacağı varsayımı üzerine kuruyorsun? Senin istikametin düz olsa bile hayatın akışı hiçbir zaman düz olmadı ki…”

BaÅŸardıklarını bir düÅŸün. BulunduÄŸun mevkie kolay mı geldin? Ya o hayranı olduÄŸun futbolcu… Kaç yıllık çalışmanın, kararlılığın ve mücadelenin sonunda kazanmayı baÅŸardı senin hayranlığını? Acaba sonu hüsranla biten kaç denemenin ardından baÅŸardı o ÅŸutu atmayı. Ya o çok sevdiÄŸin ressam, besteci, ÅŸair? Acaba kaç moral bozucu denemenin ardından yaptı o resmi, besteledi o ÅŸarkıyı, yazdı o ÅŸiiri. Onların ve daha birçoklarının baÅŸarılarını düÅŸün. Düz müydü yolları? KuÅŸ uçumu mesafeyi mi göze almışlardı yoksa sarp kayalıklarla, sık ormanlarla dolu vahÅŸi tabiata meydan okurcasına yollarına devam etmeyi mi?

Deniz durgun veya azgın dalgalarla dolu olduÄŸunda tedirgin oluruz, hafif dalgalı bir suda ise kendimizi iyi hisseder, keyif alırız. Bu hafif salınım, içimizde her ÅŸeyin yolunda olduÄŸu izlenimi uyandırır. Çünkü biliriz ki durgunluk da bir tür tehdittir; fırtına öncesi bir sessizlik olabilir pekâlâ. Fırtına koptuÄŸunda içimizdeki tehlike çanları çalmaya baÅŸlar. Vücudumuz da ruhumuz da gelecek tehlikeye karşı teyakkuza geçer, içinde bulunduÄŸu duruma tepki verir. Hayatın kendisi böyleyken, amaçlarına kolaylıkla ulaÅŸacağı veya planlarının aksamadan iÅŸleyeceÄŸi yanılgısına neden kapılıp durur insan? Bunun hem fıtratına hem de üzerinde yaÅŸadığın dünyaya ne kadar ters olduÄŸunu görmez mi?

Hayat dediÄŸin zaman zaman durgun, zaman zaman çılgın dev dalgaların kıyıları yırttığı, zaman zaman da tatlı bir meltemle keyifle salındığı koca bir okyanus. Sen de o okyanustaki ceviz kabuÄŸu… Öyle hesap et.

Sahi, sen nereye gidiyorsun?

SİBEL ATAM

YAZAR VE ÇEVİRMEN

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

5 + 9 = ?