Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

YER ALTI SULARI – 1

Bu haber 907 kere okunmuş. 21/10/2020

Değerli dostlar, tüm canlıların temel ihtiyacı olan suyun kaynağını ve devamlılığını yağış rejimi oluşturuyor. Yeryüzündeki çeşitli alanlardan buharlaşarak atmosfere yükselen ve bulutlara yüklenen su, daha sonra farklı şekillerde tekrar yeryüzüne iniyor. Yağmur, kar, dolu, kırağı, çisenti gibi formlarda yeryüzüne inen yağışların bir kısmı, bitkiler ve toprak tarafından emiliyor. Yağışların diğer bir kısmı ise doğrudan akarsulara ulaşıyor. Akarsular, yerçekimine uygun olarak suyu en yakınındaki göl veya denizlere kadar taşıyor. Buralarda biriken su, geniş yüzeylerde yeniden buharlaşarak atmosfere yükseliyor ve suyun bu muazzam döngüsü tekrar tekrar devam ediyor.

Yeryüzüne inen yağışların bir kısmı ise, yüzeydeki çeşitli çatlak ve deliklerden yeraltına sızıyor ve orada birikiyor. Kireçtaşı kayaçlar, kumtaşı, mil veya çakıl gibi su tutabilen malzemelerin oluşturduğu ve “akifer” denilen yer altındaki bu boşluk ve gözeneklerde biriken sular, “yer altı suyu”  olarak adlandırılıyor. Sadece birikmekle de kalmıyor bu sular. Yerçekiminin emrine uyarak ve kendisine yol açarak, çeşitli yer altı nehirleri, kanalları oluşturuyor ve bunlar da haliyle en yakın göle veya denize kadar ulaşıyor. Hidrolojik döngüye uyarak tekrarlanan “yağış, buharlaşma, tekrar yağış” çarkına katılıyor bu sular da. Yer altı suları, miktar olarak hiç de az değiller. Küçük mavi gezegenimizdeki toplam tatlı suyun yüzde 22’sini oluşturuyorlar. Bir başka deyişle, dünyaya inen yağışların yaklaşık beşte biri şu anda yeraltında bulunuyor. Yani yerin altında çok önemli bir su kaynağımız var.

Diğer yandan, son aylarda sıkça dile getirilen bir şikayet var. Kentsel ya da kırsal kesimde yıllardır yer altı sularını kullanan insanlar, “artezyendeki su kayboldu” veya “kuyunun suyu çekildi” demeye başladılar. Çobanlar “hep akan çeşmemiz kurudu” diyorlar. Ticari sulara para yetiştiremediği için orman kıyısı çeşmelerden sularını temin eden vatandaşlarımız artık elleri boş dönüyorlar. Bahsettiklerimin bir kısmı, yukarıda anlattığım şekilde toprağın çektiği suyun toplanıp, hasat edildiği kaynaklar. Bir kısmı ise, yer altı sularının tekrar yer üstüne çıktığı ve adına “kaynak” dediğimiz doğal oluşumlar. Bunlarda ciddi ölçüde azalma olması gerçeği, oldukça tedirgin edici bir durum. Zira yer altı suları, yüzeydeki akarsular kadar hızlı hareket etmiyorlar. Hatta çok yavaş hareket ediyorlar. Çünkü geçirgen olmayan bu tabakalar arasında sıkışan su kütleleri akarak değil, bileşik kaplar sistemine göre hareket ediyor daha çok. Bu hareketler metre/yıl olarak ifade ediliyor genellikle. O nedenle sularda “kaçma” değil, azalma söz konusu.

Oysa yer altı suları ülkemizdeki su ihtiyacını karşılamak için önemli bir kaynak. Bunu en güzel anlatan örneklerden birini Aladağlar Milli Parkı’nda görüyoruz. Bu alanda su kaynakları o kadar sınırlıdır ki, devasa dağlar dizisi içinde bir avuç yeşile bile hasret kalırsınız. Bitkilerin yetişebildiği, hayvanların ve insanların içme suyuna kavuşabildiği alanlar çok kısıtlıdır. Fakat bu alanda Niğde’den aşağıya Kayseri tarafına Yahyalı’ya doğru inince karşınıza Kapuzbaşı Köyü yakınındaki şelaleler bölgesi çıkar. Suyun neredeyse hiç görülmediği kocaman Aladağlar sahasında yerin altında biriken suların, Kapuzbaşı’nda kayalardan patlarcasına boşaldığı şelaleleri görünce aklınıza ilk gelen, o susuz toprakların altından bunca suyun nasıl akıp geçtiği olur. Kurak bir alanın altında, bunca suyun olabileceğine inanmakta zorluk çekersiniz. Oysa, karların eriyip de bir akarsu oluşturamadığı çok geçirgen bu bölgede, sular doğrudan yerin altına inmektedir. Bu örnekte de görüldüğü üzere, yer altı su kaynaklarımız oldukça önemli bir seviyede. DSİ verilerine göre, ülke geneline baktığımızda kullanılabilir yer üstü ve yer altı su kaynaklarımızın potansiyeli yıllık 112 milyar metreküpü buluyor. Bunun 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü içme-kullanmada olmak üzere neredeyse yarısı, yani toplam 57 milyar metreküpü fiilen kullanılıyor. Ancak bu tespitin bölgesel dağılımına bakınca gelecekten emin olmak pek de mümkün görülmüyor. Zira suyu bitmez sandığımız alanlarda bile artık su sıkıntısı çekiliyor. Uzağa da gitmeye gerek yok, Kazdağı’nın eteklerinde biz yaşadık bunu. Sıkıntının birkaç temel nedeni var. Küresel iklim değişikliği en başta geleni. Sonra madencilerin ve ormancıların yoğun ağaç kesimleri, yer üstü doğa tahribatları, yanlış ve hızlı kentleşmenin yarattığı sorunlar diğer sebepleri oluşturuyor.

Bu durumda, yanlış su politikaları ile su kullanımında zorluklar yaşanmaya başlanınca, öncelikle el atılan kaynak ise yer altı su kaynakları oluyor. Tarımsal sulamada veya kentsel ihtiyaçlarda tasarruf yoluna gitmektense, hızla yer altı kaynakları kullanılmaya başlanıyor. Tabi ki bu yapılabilir. Ancak iki temel hatadan da kaçınmak gerekiyor. Bunların ilki, temiz yer altı kaynaklarını kirletmekten uzak durmaktır. Bunda ülkemiz pek de başarılı değil ne yazık ki. İkincisi de yer altı sularının, kendilerini yenilemesine fırsat bile tanımadan pompalarla çekilerek tüketilmesidir. Talan mantığıyla yer altı sularını kullanmak, ileride büyük sorunlara yol açma potansiyeli taşıyor.

Ülkemizde 18 milyar metreküplük yer altı suyu işletme rezervinin neredeyse tamamının tahsisi yapılmış durumda. Bunda, tarımda bireysel sulama, kamu ve kooperatif sulamaları esas ağırlığı taşıyor. Bunu açık arayla kentsel içme-kullanma suları ve sanayi suları izliyor. 2019 yılı sonu itibarıyla 38.071 içme-kullanma, 17.904 sanayi, 313.079 sulama maksatlı kuyular olmak üzere, toplam 369.054 adet belgeli kuyu bulunuyor. Derinlik dağılımları ise çok farklı kuyuların. Bu nedenle yeni önlemler alınması gerekiyor. Havza bazlı sektörel su tahsis planları hayata geçirilerek, emniyetli rezerve ulaşılan alt havza veya kütlelerde, yeni tahsisler yapılmamasını esas almak çok önemli. Yeraltı su deposunun durumuna bağlı olarak tahsislerin azaltılması veya artırılması yetkisini ise DSİ kullanıyor. Kaçak kuyu tespitinde idari para cezası uygulanması ve gerektiğinde bu kuyuların kapatılması da diğer bir önlem.  Belgeli kuyu sahiplerinin belge şartlarına riayet etmemesi de denetlenmeli mutlaka. Bireysel kullanıcı ve kooperatiflere yönelik sulama suyu tahsislerinde ise damlama veya yağmurlama sulama sistemleri esas alınarak tahsis yapılmalı. Açık sistem sulama yapan kooperatiflerin sulama sistemlerini modernize ederek kapalı sisteme dönüştürmeleri talep edilmeli.

Bütün bunlar, artık su zengini olmadığımız görüşünü esas almamızın gerekleri. Yerüstü su kaynaklarımızı çok iyi koruyamıyoruz. Kirlilik ve boşa kullanım çok yoğun. O nedenle, su politikalarında hata yaparak yer altı sularımızı da tükenme noktasına getirmemeliyiz. Bu konudaki sohbetimize, haftaya devam edeceğiz dostlar.

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

10 + 1 = ?