- Anasayfa
- Haşmet Demirbil
ÇANAKKALE DESTANI VE KOCASEYİT

“DÜNYANIN HİÇ BİR ORDUSU’NDA, YÜREĞİ SENİNKİNDEN DAHA TEMİZ, DAHA SAĞLAM BİR ASKERE RAST GELİNMEMİŞTİR. ATATÜRK…
“Kılıcı insafsız bir maharetle kullanan Türk eli, mağlup ettiği insanların yarasını da sarmakta da ustadır.”
İngiliz Lord BYRON
“Savaş bitip evime döndüğüm için memnundum. Üç yıl çarpıştıktan sonra Türkler hakkında daha iyi şeyler düşünür oldum…” Avustralyalı John Henry NORRİS
“Türk askeri korku bilmez, Dünyada yenilgi adına bir kavram tanımaz. Türkler Asya’nın centilmenleridir.
İngiliz Mareşal FRENÇ
“Gelibolu’dan önce Türk’ü fazla tanımıyorduk ama her şey bitip savaş sona erince, Türk’ün hiçte fena insanlar olmadığını düşündüm. Karşı karşıya çarpıştığımız kuvvetler her zaman uyanık ve disiplinliydiler. Yaralılarımıza arkadaşları gibi davranıyorlardı, hepimiz onlara saygı duyuyorduk.” Yeni Zellandalı A.BROKE
“Kumandan demek kınayı sormuş. Gelibolu tutuşup vatan için imdat çağrısı yaptığı an, dört kardeş arasından seni seçtim ben kurban olarak, Kurban kınalı olur. Kınaladım ben seni benzedin Hz. İsmail’e, istedim mahşer günü seni saçından bileyim. Vatan için bende bir kurban verdim diyeyim.” Yozgatlı Şehit Hasan’ın Anası
“Bu memlekette kanını döken kahramanlar. Burada dost vatanın toprağındasınız. Huzur için uyuyunuz. Sizler Mehmetçik ile yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar gözyaşlarınızı siliniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” ATATÜRK
“Çanakkale, yıkılmaya yüz tutan Osmanlı devletinden Müttefikler karşısında, Halkının bütünleşerek, Mustafa Kemal liderliğinde, Kuva-yi Milliye ordusuyla Cumhuriyete giden yolun, yalnızca Türk tarihinin değil, Dünya tarih kitaplarının da belirtilen en önemli bir savaşı, şanlı vatan savunma haykırışıdır… Atalarımız ve Şehitlerimizin kanla yazdıkları bir destandır.
ÇANAKKALE KAHRAMANIMIZI KOCA SEYİT KİMDİR: 1889 Yılında, Eylül ayında Eybek dağı eteklerinde Balıkesir İlçesi HAVRAN-Manastır köyünde(Çamlık-Koca Seyit) dünyaya geldi. 1909 yılında 20 yaşında askere alındı. 1912 yılında Balkan savaşlarına katıldı. Osmanlının mağlubiyetiyle biten savaştan, terhis olmadan Birinci dünya savaşının başlamasıyla (1914 Harbi umumi) Çanakkale’de Mecidiye tabyasında topçu eri olarak göreve başladı. Kritik bir tepedeki Tabya’nın görevi, boğazdan geçmeye yeltenecek itilaf devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunan ve dış güçlerin) gemilerini vurmak. Modern gemilerden oluşan donanmanın niyeti güçlü bir bombardıman saldırısıyla, Çanakkale boğazını aşmak Marmara’ya ulaşarak İstanbul’da konaklamak. Boğazlar üzerindeki değerlere sahip olmak bu nedenle İstanbul bir anahtar değerindedir. Fatih Sultan Mehmet ve Osmanlı- İslam efsanesi için farklı propaganda günleri başlayacaktı. Modern donanma uzun menzilli Toplarıyla. Tabyaların top mermi atış menzilleri dışında hareket ederek devamlı ateşleriyle, cehennemî bir bombardıman başlatarak, yer ve gök birbirine barut kokuları, ateş çemberiyle karışmış, göz gözü görmemektedir. Seyidin bataryasında arkadaşları Şehit olmuş, geriye 3 top bataryasından sadece biri kullanılır halde kalmış fakat mermiyi kaldıran vinçte kırılmıştır. Tabyada sadece toprak yığınların altından Niğdeli Ali’nin çabasıyla kurtarılan Koca Seyit ve Niğdeli Ali kalmıştır. (Bazı araştırmalarda Tabya komutanının da sağ olduğu açıklanır.) Savaş tüm şiddeti ile devam ederken, boğazda Mayın olmadığından emin olan donanma gemileri ateş püskürerek karabulutlar altında ilerlemektedir…
BİR ÇOĞUMUZUN, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ DESTANI YAZILIRKEN, KOCASEYİT, KAZDAĞI UÇAĞI VE NUSRET MAYIN GEMİSİNİN PROJEKTÖR SAVAŞININ, FARKINDA OLDUKLARINI ZANNETMİYORUM…
SUNAY AKIN SOHBETİNDEN:
İŞİN GERÇEĞİNDEN HAREKET EDERSEK, EDREMİT KAZDAĞI UÇAĞI VE NUSRET MAYIN GEMİSİNDEN BAŞLAMAKTIR…
Müttefik donanması tüm teknolojik üstünlüğünü kullanarak, boğazları temizlemiş, istim üzerinde hareket dakikalarını beklerken, Boğaza girdik, giriyoruz diye zafer çığlıkları atarken, nasıl bir kuvvet ve olaylar zinciri bu mağrur donanmayı hezimete uğratarak, Bozcaada açıklarına geri çekti. Boğaz günlerce kontrol altında tutulup, mayınlı bölgeleri temizleme, mermilerin menzilleri incelenip, güvenli bir harekat planı müttefikler tarafından yapılırken, (Quen Elizebet, Agememnon, İnflexible, lord Nelson, gibi) o devrin deniz devleri yanında muhripler ve torpil avcıları seyir halindeyken, o sıralarda Edremit Kazdağı uçağı, Kaz dağlarında tamiratı bitmiş ve alacakaranlıkta Çanakkale boğazına keşif uçuşuna çıkmıştır bile. Mayınsız deniz ve hareket halindeki denizdeki müttefik yüzen kaleleri inceleniyor, Çanakkale mevki komutanı Miralay Cevdet beye rapor veriliyor. Nusret Mayın gemisi ve Mayın Kumandanı Binbaşı Hafız Nazmi Akpınar, Geminin süvarisi Tophaneli Yüzbaşı Hakkı kaptan ve ölüme hazır seçilmiş mürettebat ile sabah saatleri 01.00 sıralarında KEPEZ ve KARANLIK LİMAN arasına eldeki son mevcut 22 mayın zikzaklı bir şekilde denize dökülüyor. Bu işlemler yapılırken müttefik gemilerinden kuvvetli projektörler denizi taramakta fakat bizim bataryalardan da karşıt projektör savaşı başlatılmış, deniz yüzeyi gözükmez olmuş ve Nusret gemisi bacasından tek bir kıvılcım istim çıkartmadan bu görevi başarmış fakat bu ışık savaşı içinde, stresli dakikalarda Nusret mayın gemisinin Tophaneli yiğit süvarisi Yüzbaşı Hakkı yüksek heyecan fırtınası içinde başarıya ulaştıkları anda kalp durmasıyla şahadet mertebesine eriştiği anda gemi kıyıya yanaşmıştı. (Hafız Nazmi Kaptan binbaşı rütbesiyle emekli olduktan sonra 65 yaşında 1940 yılında İstanbul’da vefat ederken, İngiliz W.Churchill hatıralarında bu olayı ve efsanevi kahramanları övgüyle yazmıştır.
SAVAŞ DEVAM EDİYOR:
Toprak altından çıkmış Seyit gemilerin hareketlerini incelerken vatan sevgisiyle yanıp tutuşmakta, “Ya Allah” diyerek 276 okkalık mermiyi, eski alışkanlıklarına göre kaldırıp, vinci bozuk topun merdivenlerinden ağır ağır çıkarak namluya yerleştirir. Birinci ve ikinci atışları başarısız olmuş fakat Niğdeli alinin uyarılarıyla Kocaseyit 3 ayrı kez kullanmış olduğu mermi (gücüne iman gücü, vatan sevgisi ayrı bir güç katmıştır) 3. atış Ocean gemisinin dümenini vurmuş, ağır yara alarak sürüklenmeye başlayan Ocean zırhlısı,dairesel hareketlerle Nusret mayın gemisinin başarıyla döşediği mayınlarına çarparak bir sure sonra boğazın serin sularında kaybolur. Diğer gemilere çarpma sahneleri, birden denizin üzeri alev yığınına dönüşüyor ve hasarlı ve sağlam gemiler geriye dönerek tarihlerde Yunanistan havaalanı olan Bozcaada açıklarına çekiliyorlar ve tarihe bugün altın harflerle “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” yazılıyor. Koca Seyit’e bu başarısından dolayı Onbaşılık rütbesi veriliyor. Anı fotoğrafı için aynı mermi bir daha kaldırılamıyor ve tahta bir mermi ile poz veriyor. Başarısından dolayı verilen her türlü maddi mükafatı reddediyor. O günlerde kıtlık zirvede bir tek üzüm hoşafı ile enerji alınıyor, bu nedenle mükafat olarak bir Tayın istiyor, ikinci günüde boğazından geçmiyor, arkadaşları açken bu hakkını iade ediyor.
YILLAR SONRA: Koca Seyit, 3 yıl devam eden Deniz ve Kara savaşı 1918 yılında savaş Osmanlı mağlubiyeti olarak sona erince Terhis edilir. Çanakkale’den, Havran’a 13 günde yürüyerek köyüne gelmiştir. 9 Yıl sonra ayrıldığı köyde herkes onu öldü diye bilmektedir. Bu arada eşi evlenmiş olabilir düşüncesiyle geceyi ağaç altında geçirir, Sabah ışıyınca karşılaştığa çobana. “Benim hanım evli mi” sorusuna hayır cevabı alınca evine gider. Askerken doğan kızı ile ilk kez bir araya gelip ailece hasret giderir. Bu mutlu tabla günleri kısa sürer. Şimdilerde vatan adım, adım, parsel parsel işgal edilmektedir. Tekrar cepheye koşar, Kurtuluş savaşındaki vatani görevine başlar. Cepheden cepheye koşar, Büyük Taarruz ve zafer sonucunu yaralı olup, tedavi gördüğü hastane yatağında öğrenir.
SAVAŞ SONRASI KÖYÜNE YERLEŞTİGİ YILLAR VE ATATÜRK’ÜN ZİYARETİ:
Koca Seyit köyünde savaş başarılarını hiç bir zaman anlatmayarak sakin yaşamına dönmüştür. Düğünlerde Pehlivanlık, Zeytin hasat zamanları fabrikalarda 100 kiloluk çuval ları taşıyarak veya ağaç ve kömür karası yaşamıyla ekmek parasını kazanmaya başladığı günlerde, 1929 yılına kadar hiç kimse bu kahramanı arayıp sormamıştır. Atatürk, Balıkesir den sonra Havran da Terzizade dostunu ziyaretinde “Burada bir Seyit onbaşı olacaktır, onu görmem lazım” diyerek görüşme isteğini belirtir. Köyde Seyit bulunur. Doğal köylü kıyafetini değiştirmeyi kabullenmeyerek Havran Terzizade konağında Atatürk ile buluşur. (Konak şu an restorasyonu bitti ziyarete açık. Ahşap tavan görüntüleri sanatçıların hayran bakışlarıyla izleniyor)
Sohbetlerinde, Atatürk Koca Seyit’e; Altın, Öküz gibi hediyeleri, Maaş bağlama önerileri kesinlikle kabul ettiremedi. Koca Seyit, Memleketin yetim hakkı ve vatanın gelişme ihtiyaçlarını mazeret gösterdi, Cevaben, “Memleketimize kırk yılı başı bir iş hizmet yaptıysak bunun karşılığı ödül ve maaş mı olurmuş. Allaha hamdolsun ki kolum kuvvetim yerindedir, çalışır kazanırım. Bu haldeyken bizim o maaşı almamız, tüyü bitmemiş yetim hakkı olarak helal olmaz paşam.” Demiştir. En büyük mükafat beni yanınıza çağırıp, bir fincan kahve sunmanız, benim için en büyük mükafattır Komutanım.” diyerek geri çevirir… Atatürk yine çok ısrarcı olunca, “Ben odunculuk yaparak baltamla, odun karasını ekmek parası yaparak yaparken görevliler beni suçlamasınlar deyince, Atatürk, Doğa ve Vatan sevgisi ile yoğrulmuş bu yiğide ihtiyacı kadar kesilen odun ve kömür yapımı için dokunulmamasını emretti.
Atatürk bir ara, Seyit beni kaldırabilir misin sorusuna, “PAŞAM SENİ YEDİ DÜVEL KALDIRAMADI, BEN NASIL KALDIRABİLİRİM.” Diye çok zeki bir cevap vermiş, aldığı en büyük armağanında Atatürk’ün kendisine ziyarete gelişini ve onunla kahve içmesinin onurunu açıklamıştır.
KAHRAMANIN SONU: Soyadı kanunu çıkınca “ÇABUK” soyadını alan KOCA Seyit Onbaşı. Yıllarca bu kadar büyük ödülleri geri çevirip sade bir yaşam devam ederken, Zeytin çuvallarını taşırken yağmur altında kalıp Zatürre hastalığına yakalandı. Tedavi edilemeyerek 1939 yılının Aralık ayında vefat ederken geriye hiçbir servet bırakmadan, hatta Şeref Gazi Madalyası bile olmadan Şanlı tarihimize dilden dile dolaşan anılar bıraktı. (ALINTERİYLE KAZANILMIŞ ONURLU BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ)
2006 yılında Balıkesir Valiliği (Selahattin Hatipoğlu) Havran Kaymakamlığı (Fatih Genel) işbirliği ve destekleriyle Seyit Onbaşının Mezarı, Tören alanı ve müzesi olarak bir anıt yapılarak Çanakkale törenleriyle aynı anda Askeri ve halk katılımlı törenler düzenlenmeye başlamıştır. 2007 yılında tören alanını ziyaret eden, Devlet sanatçısı Heykeltraş Prof. Dr. Tankut Öktem Kaymakamlığa verdiği sözü,5 Aralık 2007 tarihinde bir trafik kazasıyla aramızdan ayrılmasıyla Kızları Pınar ve Oylum kardeşler ve Tankut Öktem atölyesi personeli katkılarıyla 2008 yılında Atatürk ve Koca Seyit görkemli beraber anı heykeli ve Çanakkale tünelleri gerçekleştirilmiştir,
GÖNLÜM İSTİYOR Kİ: Havran içinde Kent müzesinde veya esnafında tıpkı Çanakkale ziyaretlerinde olduğu gibi, Anı eşyalar satılan bir bölüm bulalım. Havaalanı girişinde Çanakkale-Eceabat kısmında bulunan bir anıt heykeli bulunsun (Uluslararası hava alanı olduğu için) Balıkesir’de özellikle eski garaj alanında (Toplu taşımada) Bir Koca seyit Heykeli bulunsun. Çanakkale-Eceabat bunu başardı. Balıkesir de Koca Seyit köprüsü yetersiz bir anma, birçok Belediye otobüslerimiz bu anıyı taşımalı. Türkiye’mizin diğer başka belediyelerinin gezi otobüslerini gururla süslemeleri gibi.
ÇANAKKALE 1915… KAN VE BARUTLA TARİHİN ALTIN SAHİFELERİNDE YERİNİ ALAN BU ZAFER, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİN TEMELLERİNİN ATILDIĞI ZAMANIN ADIDIR.
BU BÜYÜK DESTANLARI YARATAN YÜCE TÜRK HALKI, ASKERLERİMİZ, VATAN SEVGİSİ İLE AZİZ ŞEHİTLERİMİZ VE DÜNYANIN HAYRAN OLDUĞU KOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYOR, MİNNET, ŞÜKRAN VE RAHMETLE ANIYORUZ. RUHLARI ŞAD OLSUN. HUZUR İCİNDE YATSINLAR, MEKANLARI CENNET OLSUN… ÇANAKKALE ZİYARETİ YAPAN DUYARLI HALKIMIZI SAKİN KENT HAVRAN’A ANIT MEZARI ZİYARETE DAVET EDİYORUZ…
HAŞMET DEMİRBİL