ADI NAMIK KEMALDİ...
ADI, NAMIK KEMAL'Dİ
“VATAN VE HÜRRİYET” ŞAİRİ
Gele gele ne günlere geldik?!
Nicedir öylesine bir alaca karanlık
kuşağındayız ki, göz gözü görmez;
adeta, akla kara da seçilemez oldu!
Sanki karanlık zamanlar alıştırması!
En kötüsü de “her şeyin yozlaşması.”
Ne varsa düne ait ve geleceğe miras
iyi-doğru-güzel olan, hepsi ama hepsi
itibarsızlaştırılıp, değersizleştirilmekte.
Övünç kaynaklarımız kırılıp dökülmekte.
En kötüsü de ya unutturulmakta ya da
itibarsızlaştırılarak yozlaştırılmakta.
Amansızca saldırılardan
payını almayan kalmadı.
Hasar çok çok büyük.
Enkaz da artmakta!
O günlere kadar ne “vatan” kavramı,
ne “millet” ve ne de “hürriyet” vardı.
Üzerinde yaşanan topraklar padişaha
ait olup, onun özel mülkü, malıydı.
“Vatan” kavramı ile herkesin ortak
toprağı olduğu, üzerinde yaşayan
her insanın da o toprağın ortak
sahibi anlamındaki “vatan-daş”
sayıldı.
Ahali de padişahın “kulları” sayılırdı.
Kulun yerini de “millet” kavramı ile
“vatandaş” aldı.
“Hürriyet” hakkı da hiç bilinmiyor,
ilk defa böylece ortaya çıktı.
İşte bu kavramların her birisi de,
1789 Fransız Devrimi’yle dünyaya
yayıldı ve Osmanlı sınırını da aştı.
Osmanlı da kimi aydınları da sardı.
Savunduğu “vatan, millet, hürriyet”
düşünceleriyle Namık Kemal de
onlardan, o aydınlardan biriydi.
“Vatan ve hürriyet şairi”
olarak anılmayı da,
boşuna hak etmedi.
Büyük şair, yaşama dün veda etti.
2 Aralık 1888’di; daha 48’indeydi.
Dirençle hep sürdürdüğü özgürlük
kavgasında, onca cefaya, hapislere,
sürgünlere, bedeni yenildi yalnızca.
Taşıdılar ve taşımaktalar aynı bayrağı
devralanlar bugünlere ve geleceğe.
Ha o zamanların Magosa zindanları;
ha bugünün koyu kapkaranlıkları!
Zamanın o uzun süren istibdadına
karşı gür sesiyle yılmadan haykıran
Namık Kemal’den, Mustafa Kemal’in
derin feyizler aldığı da bir gerçektir.
Toprak kayıpları ile birlikte, ülkenin
içine düşürüldüğü kötü durum için
Namık Kemal’in ta o zamanki:
“Vatanın bağrına düşman dayamış
hançerini/ Yok mudur kurtaracak,
bahtı kara maderini…”
seslenişini duyan Mustafa Kemal’in:
“Vatanın bağrına düşman
dayasın hançerini/ Vardır elbet
kurtaracak bahtı kara maderini…”
diyerek karşılık vermesi,
elbet boşuna değildir.
Kurtuluşun işaretini
vermiştir.
Gazeteciliği yanında, şiirleriyle,
makale, tiyatro ve romanları ile
topyekün mücadeleye katılan
özgürlükçü bir aydınımız olan
Namık Kemal, hem edebiyat
hem düşünce dünyamızın
hem de siyasal mücadele
tarihimizin görkemli
bir anıtı olarak
hep anılacaktır.
O günlerden bugünlere
gelene kadar hep gereksinme
duyduğumuz Namık Kemal ruhu,
hiç eksilmeyecek bu ülkede;
hiç eksilmemelidir de…
“Ölürsem görmeden,
millette ümit ettiğim feyzi/
Yazılsın mezar taşıma,
vatan mahzun ben mahzun!”
dizeleriyle hem derin umudunu
hem de gerçekçiliğini yansıtan
özgürlük şairi Namık Kemal’i,
ölümünün 132.Yıldönümü'nde
saygıyla anarken, ondan kalan,
devralınan mücadele bayrağı,
yere düşürülmeden taşınacak,
gelecek kuşaklar devralacaktır.
Vatan ve hürriyet şairi olarak
bilinip anılan Namık Kemal’in;
bu topraklar üzerinde ilk kez
yaşadığı dönemde dile getirdiği;
bu “vatan, millet ve hürriyet”
kavramları, o günlerdeki gibi
bugünlerde de gerçekçi ve
çok çok gereklidir.
Bu haykırış susmayacak,
hiç dinmeyecektir.
YAVUZ CEMİL YAVUZ