Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

“Covid-19 ve Dünya”

Bu haber 323 kere okunmuş. 14/09/2021

 

Değerli dostlar, 2019 yılın sonunda ortaya çıkan Covid-19’un gezegenimizdeki serüveni 22 aydır devam ediyor. Bu küçücük virüsün hızlı yayılımı, önceleri bir panik hali yarattı ama 11 ay kadar kısa bir sürede aşısının bulunmasıyla, korkular yerini umuda bıraktı. Şimdi tüm ülkeler, nüfuslarının % 70-80 kadarını aşılayarak, toplumsal bağışıklığı oluşturma yarışındalar. Bunda başarılı olanlar var. Başarısızlıklar ise iki temel nedene dayanıyor. Organize olamayan, yanlış yol izleyen ülkeler ile ekonomik imkansızlıklar nedeniyle aşıya ulaşamayan fakir ülkeler de var. Dünyada her alanda yaşanan derin eşitsizlik ve gelir uçurumu, aşı konusunda da karşımıza çıkıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Covid-19 tehdidi önümüzdeki birkaç sene daha gündemde olacak. Ne zaman sona ereceğini ise, hiç kimse kesin olarak söyleyebilecek durumda değil. Bugüne kadar dünyada 225 milyon kişiye bulaştığı ve 5 milyon kişinin de vefatına sebep olduğu açıklanıyor. Şimdi amaçlanan ise, pandemi sürecinin etkin aşılamayla kontrole alınması ve yeni bir “normal yaşam” döneminin başlatılması olarak ifade ediliyor. Dünyadaki aşılama sayısı 5,6 milyar doza kadar ulaştı. Fakat hem ülkeler arasındaki koordinasyon eksikliği ve hem de aşı teminindeki eşitsizlik nedeniyle, küresel bir hedef belirlenemedi. Üstelik virüs de sürekli olarak mutasyon (yapısal değişim) geçiriyor, yeni varyantları (değişimle gelişen yeni virüs) çıkıyor ortaya. Her yeni varyantta ise, mevcut aşıların etkinliğinin devam edip etmediğini sorgulamak, analiz etmek zorunda kalınıyor.

19 aydır ülkemiz de bu virüsle mücadele ediyor. Çeşitli iniş ve çıkışlar yaşandı bu süreçte. Daha geçtiğimiz Haziran sonunda günlük 5-6 bin seviyesinde olan vaka sayısı, şimdi 20-25 binde; günlük 45-50 kişi olan vefat sayısı ise 250-300 kişide bulunuyor. Yine bir hayli artış var. Buna karşın aşı sayısı da giderek artıyor. Sağlık Bakanlığı’nın her gün yayımlamakta olduğu “En az bir doz aşı olmuş 18 yaş ve üstü nüfus” grafiğinde “mavi” renkle ifade edilen, %75 ve üzerinde aşılama yapılmış illerin sayısı çoğalıyor. Toplam aşılama sayısının 100 milyon dozu aştığı müjdelendi. Daha önce iki doz Sinovac aşısı olanlar bir doz Biontech aşısı olmaya alındı. Tek doz Biontech aşısı olanlardan 6 ayı dolduranlar da yeni aşıya çağrıldı. Şu anda ise 24 milyon öğrenci için yüz yüze eğitim kararı alınması nedeniyle Bakanlık aşılama sınırını 12 yaşa kadar düşürdü. Elbette pek sözü edilmeyen ama ülkemizde bizimle birlikte yaşamlarını sürdürmekte olan önemli bir mülteci nüfusunu da dikkate almak gerekiyor. Bu konuda bilgi verilmiyor. Fakat tam sayısını bilemediğimiz mültecilerle birlikte, şu anda ülkemizde 90 milyon kadar insanın yaşadığı başka vesilelerle ifade ediliyor. Özetle aşı konusunda dinamik ve oldukça karmaşık bir süreç yaşıyoruz. Tek doz aşılama elbette ki hiç korunmasız olmaktan iyidir. Ancak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), iki dozla tam aşılanma oranının “çocuk nüfus dahil % 70” olmasının şart olduğunu açıkladı. Bu durumda korunma seviyesinin ülkemizde halen  % 40-45 kadar olabileceğini söylüyor uzmanlar. Kaldı ki, düşük olasılıkla da olsa aşı yapılan bireylerin de hastalanma ihtimali bulunuyor. Demek ki, bu konuda alınması gereken daha epeyce yolumuz var. Hem vatandaşların ve hem de yöneticilerin bu anlamda bilinçli, sorumlu ve dikkatli davranmaları şartı devam ediyor.

İnsan türü açısından durum böyleyken, Covid-19 da kendine göre bir yol izliyor elbette. Daha hızla yayılacağı ve daha etkili olabileceği mutasyonlar geçiriyor. Alfa (İngiltere), Gama (Brezilya), Beta (Güney Afrika), Eta (İngiltere), Kappa (Hindistan), Delta (Hindistan) mutasyonları oluştu bile. Ülkemizde en yaygın olanın Delta ve Delta Plus varyantları olduğunu Sağlık Bakanı açıklamıştı. Şimdi de Mu (Klombiya) varyantı girdi dünya gündemine. Amerika kıtasında ve Avrupa’da yayılan bu varyantın, ülkemizde de birkaç hastada görüldüğü ifade edildi. Her yeni varyant, aşıya karşı bağışıklık kazanmış olma ihtimali nedeniyle kaygı yaratıyor. İnsan türü İnaktif (Sinovac gibi)  veya mRNA (Biontech gibi) aşılarla, virüse karşı mücadele ediyor. Bilim insanları sadece aşılama ile bu mücadelenin kazanılamayacağını da biliyor elbette Peki, neden aşı için ısrar ediliyor, neden her gün “vakaların % 98'i aşı olmayanlar” denilerek uyarılar yapılıyor ısrarla? Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Derya Mutlu bu durumu "Aşı olmamak topluma karşı sorumluluğunuzu yerine getirmemektir. Aşısız bireyler yeni mutasyonların ortaya çıkma olasılığını artırıyor" diyerek açıklıyor. Yani aşısız insanların yoğunlaştığı coğrafyalarda, virüsün uygun ortam bularak mutasyon geçirmesi ve yeni bir varyant oluşturması çok daha mümkün. Gelişmiş ülke, fakir ülke ayırımı da yapmıyor. İngiltere gibi mücadele yöntemleri konusunda trajik hataların yapıldığı ülkelerde de; Brezilya veya Hindistan gibi çok kalabalık ve toplumsal yapısı pek disiplinli olmayan ülkelerde de varyantlar ortaya çıkabiliyor. Buna engel olmak için aşı şart. Ülkede bulunan mülteciler de dahil, mümkün olan herkesi hem aşılamak ve hem de bulaşma zincirini kıracak tedbirler almak gerekiyor. Testleri yaygınlaştırmak, taramalar yapmak, karantinaya dikkat etmek, işyerlerini, okulları ve toplu taşımayı ıslah etmek şart. Daha da önemlisi aşı konusunda çok net mesajların verildiği, sivil toplumun harekete geçirildiği bir büyük kampanya yapmak gerek. Virüsle mücadele konusu bir algı yönetimi olarak değil, bir ulusal eylem planı olarak ortaya konulmalı. Bütün bunlar yapılmazsa, aşıya daha dirençli ve daha ürkütücü varyantların önünü almak pek mümkün görülmüyor.

Bütün ülkeler “aşı ve önlem” ikilisini birlikte götürmek zorunda. Şu ana kadar DSÖ'nden onay alan aşıların sayısı 15'e ulaştı. Yıl sonuna kadar buna yenilerinin ilave olması, aşıda tekelleşmenin tümüyle engellenmesi öngörülüyor. İsrail ve Kanada tüm nüfusuna iki doz aşılama yaptıktan sonra, 3. dozlara geçti. Danimarka tüm nüfusun % 73’ünü aşılama oranına ulaşarak Covid-19 kısıtlamalarını kaldıran ilk Avrupa Birliği ülkesi oldu. ABD’nde tam aşılamanın % 54 olduğu açıklandı. Küba aşılama yaşını 2'ye kadar düşüren ilk ülke oldu. Ülkemizde de aşılama hızla devam ediyor. Burada bir yanlış algıya da değinmek gerek. Aşıların belirli periyotlarla tekrarı durumu söz konusu değil. En azından bunu zaman gösterecek. Fakat ortada bir gerçek var, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC)’nin yaptığı araştırmaya göre, aşı olmayanların, olanlara kıyasla virüsü kapma riskinin ortalama 4.5, hastaneye yatma riskinin 10, ölüm riskininse 11 kat fazla olduğu açıkladı.

Ülkeler için aşılamanın yüksek oranlara erişmesi, aşılama ve önlem birlikteliğinin sağlanması çok büyük önem taşıyor. Fakat dünya genelinde de aynen böyle olması gerekiyor. Bazı fakir ülkelerde aşılama oranları % 0.1 bile değilken, yüksek gelirli ülkelerde tam aşılamadan sonra 3. dozun başlatılması önemli bir dengesizliğin göstergesi aslında. Böyle giderse, küresel açıdan sağlık güvenliği oluşamayabilir. Çünkü herkes aşılanmadıktan sonra, virüs ortadan kalkmayacağı için, güvenlik tehdidi de devam edecektir. Özetle, önümüzdeki dönemde zengin ülkelerin biraz fedakarlıkta bulunması ve dünyada aşı eşitliğini sağlamaları gerekecek.

KUBİLAY S. ÖZTÜRK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

4 + 1 = ?