Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

“İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE SAKLA GÖĞSÜNDE”

Bu haber 1123 kere okunmuş. 21/05/2023

Tut elimden beni çok sev kimseye verme/Seveceksen ömürlük sev, bir günlük sevme/İyi günde kötü günde sakla göğsünde… Tarkan’dan dinlediğimiz bu romantik şarkı  ne çok düğüne, aşklara eşlik etmiştir. Nikâhta birbirine söz verir çiftler, iyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, bollukta ve yoksullukta, ölüm bizi ayırana dek. Şimdilerde pek böyle olmuyor sanırım. Biraz zorluk, yokluk görünce çözümü kaçmakta ya da ayrılmakta buluyor olabiliyoruz. Eskidenmiş o uzun evlilikler, iki gönül bir olunca samanlık seyran olur, gibi sözler artık filmlerde, masallarda da mı yalnızca?

Tabiki hayır günümüzde de hayatın zorluklarına göğüs gererek, acıyı bal eden mutlu aileler var. Hem okuyucumuz hem dostumuz Nihat Uzan Bey’ve eşinin ders veren hikâyesini paylaşmak istiyorum bu hafta sizinle. Nihat Uzan 01.05.2023 tarihinde eşiyle ilgili geçmişe dayalı yaşadıklarını ve hissettiklerini kaleme aldı, yüzleşti; bana gönderdi. Eş olabilmek ve vefaya dair anlattıkları çok değerli.

“Yetmişli yıllar… Erkeklerin özellikle gençlik kesimin özendiği saçların omuzlara kadar uzun, İspanyol paça pantolon giymenin, gömlek yakalarının ceket yakalarının üzerine konmasının moda olduğu ve gömleklerin iki veya üç düğmesinin açık olduğu zamanlardı. Aksesuar olarak boyunlarına madalyon takanlar vardı. Şimdilerde tuhaf karşılayabileceğimiz ayakkabılarının modeli, sivri uçlu tahta yumurta topuklu olmasıydı. Hanımlar ise mini etekten maksi eteğe geçmiş, giydikleri gömleklerin üzerine kareli, motifli süeter kazaklar tercih ederlerdi. Komşuların birbirine karşı güveni, hoşgörüsü sevgi ve saygısı olduğu günlerdi.

On beş yaşımda ailemle Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüş yaptık. İstanbul’da aile büyüklerim ile 39 yıl İstanbul Küçükçekmece bölgesinde yaşadım. Validemin Almanya’da tekstil firmasından edinmiş olduğu bilgisi ile tekstil işi yapmaya karar verdik.

Yıl 1978 bahar aylarıydı. Eşimin genç kızlığı zamanında uzaktan uzağa sadece bakışlarımız ile birbirimizi sevmeye yetti. Bizim sevdalarımız sade ve uzun ömürlüydü. 1980 yılında askere gittim. 1984 yılının Temmuzunda evlendik. Her evli çiftin hayali ve düşünde olduğu gibi bizimde güzel ve sonsuz hayallerimiz vardı. Anlayışlı ve hoş görülü aile büyükleri olmazsa bazen hayal kurmakta işe yaramıyor.  Cicim aylarımız çok kısa sürdü. Üç veya dört ay gibi zaman sonra stresli, sorunlu ve üstesinden gelemediğimiz günler başladı. Tâ ki, 1990 yılının 17 Mayısına kadar. Tastamam 6 yıl.  Bu geçen sürede aile büyüklerimin, benden küçük iki kardeşimin de çekirdek ailemin içinde yaşamış olmalarıydı. Kendimize ait özelimiz yoktu. Müdahaleler oluyordu. Biz aile gibi karı koca bile yaşayamıyorduk. Yanısıra eşimin üzerine gelmeleri ve en zayıf kaldığım an… Eşimi aileme karşı koruyamamak… Keşke diyorum, ama nafile…

Geniş aile içinde tüm aile bireylerinin iç içe olması, yaşanılanlar zamanla eşimin sinirlerinin yıpranmasına sebep oldu. Bu arada peş peşe iki kız çocuğum da dünyaya geldi. Aralarında on dört ay var. Bir karar aldım. 17 Mayıs 1990 günü eşim ve kızlarım ile evden ayrıldım. Sadece 3 yıl huzurlu ömür yaşadık. Ertesi gün yani 18 Mayıs benim yaş günüm. Güzel bir doğum günü hediyesi oldu. O gün bu gün kendi mayamla yoğrulmaya çalışıyorum. Bizim örf ve adetlerimiz bazen saçma gelebiliyor. Aslında anne ve baba görevini bilinçli ile yapmak zorunda. Eşim benim ailemle fikir ve kuşak çatışması yaşadı. Valide eşim üzerinde baskı ve egemenlik kurmaya çalıştı. Kardeşlerim üçüncü ve dördüncü sırada olanlarla zıtlaşmalar yaşadık.

Eşim ailesinin en büyüğü ve kendisinden sonra iki erkek kardeşi var. Yıl 1989 çocuklarım biri üç, diğeri dört yaşında, eşimin annesini beyin kanamasından vefat etti. Daha önceki 6 yılın vermiş olduğu sarsıntıdan sonra birde annesinin vefatı eklenince 1993 yılının sonbaharında beyin patladı. Yani eşim Multipl skleroz(Ms)e yakalandı. Annesinin ölümü çok daha etkilediğinden beyin yönetimi kısmen de olsa iflas ediyor. Bir gün kuzenini ziyaretten döndüğünde ‘Ben her şeyi çift görüyorum’ dedi. Göz bebekleri kaymış durumda, konuşması peltek, el ve ayaklarındaysa uyuşma oluştu. O haftanın sonu pazartesi günü Küçükçekmece Kızılay dispanserine götürdüm. ‘Bizim burada müdahale edecek yeterli cihazımız yok. Siz onu tam donanımlı hastaneye götürün’ dediler. Bende kendi olanaklarımla İstanbul Fındıkzade’de özel bir hastanede tetkiklerimizi yaptık. Bir hafta gibi kısa zamanda ms teşhisi kondu. Bize verilen kortizon tedavisi sırasında biz tuz rejimini uygulayamadık. Her şey orada başladı ve bitti. Hastalık ile sorunlar daha hâlâ devam ediyor. Kendi iş yerim 1995 yılıydı mali krizlerden dolayı iflas etti. Daha sonraki yıllarda tekstil firmalarında ve günlük yevmiye usülü çalışarak geçimimizi sağladık. Yıl 2010 eşimin büyük kardeşi ile Akçay’a bir haftalığına tatil yapmaya geldik. Sebebi ise eşimin kronik rahatsızlığına iyi gelir düşüncesiydi. İlerleyen yıllarda emekli olursak buraya gelir yerleşiriz diye düşündük. Hamdolsun kısmet oldu. Dört yıl sonra iki ay ara ile eşim de ben de emekli olduk. Üç dört yıla kadar yürüyüşümüzü tam düzeltmiştik. Bir gün eşimin denge kaybından dolayı koridorda kendi ekseni etrafında dönüş yapamayarak düşmesi soncu sol kalça kemiği kırıldı. Aynı yıl kasım ayında ben evde yokken, yine oturmuş olduğu sandalyeden kalktığı sırada düşüp başını buzdolabına vurmuş. Ve o günün akşamı saat 17.50 sularında şuuru kayboldu. Beyinde pıhtı atmış. Önce Edremit devlet hastanesine ardından Ayvalık devlet hastanesine sevkini yapmışlar. Pandemiden dolayı eşime refakatçi olarak gidemedim. Ertesi günü Ayvalık devlet hastanesine gittim ve doktoru ile görüştüm, doktor şuurunun yerine geldiğini söyledi. Bana bir gecede olsa yaşarken yalnızlığı yaşattı. Gerçekten çok zor yalnız kalmak. Ama günün birinde yaşanacak. Diyorum ki, ‘Yaradan alacaksa ikimizi birden alsın’ Emekli olduğum andan itibaren eşime kendimi bakmaya mecbur hissettim. Kişi nerede huzurlu ve mutlu ise orada yaşamalıdır. Çoğu zaman hamdolsun iyi ki buralara gelmişim, diye düşünüyorum. Çünkü öğrendiğim ve öğreneceğim çok şey var. Özellikle büyük şehirlerde iş hayatında kurulu bir robottan farkı yok insanın. Altınkum sahilinde bir yürüyüş esnasında bir bayan arkadaşımızın Edremit’te bulunan özel klinikte tedavi etme şansına sahip olduk. Eşimin en büyük sorunu unutkanlık ve algı. Bende her yaz mevsimi eşimin denizin içinde bir sandalyede oturtarak bacaklarına diz üstünden başlayarak ayak tabanı da dâhil kum ve denizin suyuyla egzersiz yapmak, özellikle sağ bacağı kuvvetlendirmek için faydalı oldu. Bu yazda tedaviye devam etmeyi düşünüyorum.

Eşimin rahatsızlığından dolayı yapamadıklarını, evimin ve eşimin tüm işlerini elimden geldiğince aksatmamaya çalışıyorum. Bir hanımın ne yapması gerekli ise hepsini yapmaya çalışıyorum. Hamdolsun kızlarımızı evlendirdik. Düğün hazırlıkları aşamasında evimin hem annesi ve babası oldum. Gerçekten bazı zamanlar eşim adına karar vermek çok zor oldu. Onlar gittikleri yerde huzurlu ve mutlu olsunlar bizlere onların iyi olduğu yeter. Eşimle bundan sonra kalan hayatımızı elimizden geldiğince mutlu bir şekilde yaşamak.

Her gün düzenli olarak eşimi motorlu bisikletiyle dışarıya çıkarırım. Altınkum sahilinde ilk geldiğimiz günlerden bu yana sekiz yıldır erkek olsun, kadın olsun eşimin herkese selam vermesinden dolayı artık onu tanımayan kalmadı. Önceleri herkese selam vermesini istemiyordum. Çünkü insanların olumsuz tepkisi olabilir diye çekingenlerim vardı. Ama zaman içerisinde birbirimizi tanıdık. Bizi hoş karşıladılar, benimde benimsediğim bir ortam oldu. Arkadaşlar eşimi rahat bırakmamı, herkesle sohbet ederek konuşmayı unutmayacağını söylediler.

Allah herkesin karşısına hayırlı insanlar çıkarsın. Benim platonik sevdamın bana vermiş olduğu VEFA olarak yaptıklarımdan asla ve asla gocunmuyorum. Çünkü sevdalar temiz ve tazeliğini koruduğu sürece insanın eşine yapacağı çok şeyi vardır ve olmalı diye düşünüyorum. Allah sevgimizi, saygımızı, merhametimizi, hoş görülüğümüzü hep tamam kılsın inşallah.”

AYŞEGÜL AKAY

YAZAR

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

5 + 10 = ?