“BURAYA PARK EDEMEZSİN!” VE...
“BURAYA PARK EDEMEZSİN!”
VE
KAYMAKAMLIK DUYURUSU!
2010 Yılı’nın yaz başlarıydı.
Çokça yazdığım konulardandı.
Edremit Kaymakamlığı bir gün,
ilçe emniyet müdürlüğü aracılığı ile
belediye hoparlörlerinden, ilçe merkezi
ve de beldelerinde her gün olmak üzere
birkaç hafta süren sesli duyuru yaptırttı.
Duyuruda, çarşı merkezlerinde, iş yerlerinin
ya da konutların önündeki yaya kaldırımlara,
cadde ve sokaklara, araç parkı yapılmasına
engel olma maksatlı her türden ayaklı tabela,
park yasağı, sandalye, sehpa, taş, beton kütle,
damacana ve benzeri malzemeler yerleştirip,
yetkisizce kapatılmasının yasa dışı ve yasak
olduğu, uymayanlar hakkında yasal işlem
yapılacağı belirtilmişti.
Nihayet, hakkında birçok yazı yazdığım bu
konuda, kaymakamlık bir adım atmış oldu.
Yapılan bu duyurular ile kangren olmuş bu
toplumsal soruna ve hastalığa geç de olsa
müdahale eden kaymakamlık, çok doğru
bir adım atmış oldu.
Bu nasıl iş böyle; yasa, kural, kaide nerede?
Kamu düzeninden sorumlu olanlar nerede?
Önüne gelen, işyerinin, evinin önüne gayrı,
meşru olarak fiili park yasağı koyabilmekte.
Her gün ve her an birçok noktada öylesine
ürpertici olaylar, çatışmalar ve gerilimler
yaşanmakta ki başından geçenler iyi bilir.
Daha dün, bire bir Akçay’da tanık oldum.
İçinde çocuklarıyla birlikte Sivas plakalı
bir otomobil, park yapmak için yanaştı.
İşyerinden çıkıp gelen birisi de elindeki
sandalyeyi yerleştirip, park etmemesini,
az sonra dükkana mal geleceğini sertçe
ifade edip uzaklaşması için uyardı.
Sürücü inip yabancı olduklarını, kalacak
yer arayacaklarını söyleyince de bu sefer
daha sert bir atakla işyeri sahibi, o anda
oraya bıraktığı sandalyeyi yerlere çarptı.
Sonra da aracın kaportasını yumrukladı,
araç sahibine hakaretle bağırıp çağırdı.
Bu kez, aracın içindeki kadınla çocuklar,
panikten dışarı fırladılar.
İşyerinden başkaları da katılarak adamı
yumrukladılar.
Neyse ki çevreden yetişenler, ayırdılar.
O andaki manzara içler acısı olup, asgari
vicdan sahibinde bile infial uyandırıcıydı.
Edremit kaymakamlığı başta olmak üzere,
belediye ve bütün yurttaşları, yaşanan bu
acı manzarayı zihinlerinde canlandırmaya
çağırıyorum.
Bir gün, bir yerde sizlere de çıkabilir.
Kim bilir, yakınlarınıza, konuklarınıza,
dostlarınıza da…
Bu iğrenç manzara, gözlerinin önünde
yaşanan komşu işyerleri ilgililerinin ise
kılının bile kıpırdamadığını, zevkle izleyici
kaldıklarını ayrıca ve ibretle belirtmeliyim.
Araç sahibi yabancı, mecburen uzaklaştı.
Ortalığı kırıp döken, tehditlerle şiddete
varan tavırlar içindeki o sahte kabadayı,
çevresindekilere davranışını onaylatıcı
konuşmaya başladı:
“Haksız mıyım kardeşim, dükkanın önü.
Sandalye bile koydum anlasınlar diye.
Ekmek yiyoruz buradan, kira veriyoruz,
vergi veriyoruz ”demesi ‘pes’ dedirtti.
Kendisini çekiştirerek araca sokan eşinin,
yaşadıkları travmayla neye uğradıklarını
şaşıran çocuklarının yanında, eş ve baba
olarak onuru örselenen şanssız sürücüden
oluşan bu ailenin 2021 yazında, Akçay’da
yaşadıkları bu yürek burkan manzaranın
ben yalnızca tanığı oldum.
Sorumluları ise ne o, ne şu, ne bu!
Kamu düzeninin başındakiler değilse,
elbette hiç kimse!
Başa dönersek, ta 2010 yılında Edremit
Kaymakamlığı’nın yaptırdığı söz konusu
uyarılar, kısa sürdü, o zamanda kaldı.
Kısa sürdü, hükümsüz kaldı.
O günlerden sonra da defalarca yazdım.
Şu ya da bu biçimde, ne zabıta ne trafik
birimlerince denetimli olarak bu soruna
herhangi bir yaklaşım olmadı.
Oysa her gün, şu anda da Edremit’in
herhangi bir yerinde, kim bilir ne
mağduriyetler yaşanmakta?
Karakola, hastaneye kim bilir,
başvurmakta?
Kimin umurunda?!
Oysa kaymakamlığın konuyla ilgili,
bilinçlendirici ve uyarıcı ifadeler içeren
duyurusu, belirli aralıklarla belediyeden
yayınlanabilir.
Hatta yazılı bir belgeye dönüştürülerek,
bütün işyeri sahiplerine de imzalatılarak,
şahsi sorumluluk bilincinin geliştirilmesi
daha gerçekçi ve sonuç alıcı olamaz mı?
Her gün, her an kim bilir daha nice üzücü
olayların yaşanmasına neden olan bu yasa,
hukuk ve de insanlık dışı manzaraların ne
kadarının resmi makamlara yansıdığını
bilemeyiz.
Bilinebilen bir şey varsa da bütün bu
yaşananların göz göre göre olduğu ve
çözümsüz olmadığıdır.
Çözüm, yetkililerin görevini yapmasıdır.
YAVUZ CEMİL YAVUZ