Namaz Vakitleri
Görüntülenen Şehir:   Loading
Puan Durumu Loading
Gazeteler
  • Akşam Gazetesi
  • Bir Gün Gazetesi
  • Bugün Gazetesi
  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Dünya Gazetesi
  • Fanatik Gazetesi
  • Fotomaç Gazetesi
  • Güneş Gazetesi
  • Haber Türk Gazetesi
  • Hürriyet Gazetesi
  • Millî Gazete
  • Milliyet Gazetesi
  • Posta Gazetesi
  • Radikal Gazetesi
  • Sabah Gazetesi
  • Sözcü Gazetesi
  • Star Gazetesi
  • Takvim Gazetesi
  • Taraf Gazetesi
  • Türkiye Gazetesi
  • Vatan Gazetesi
  • Yeni Akit Gazetesi
  • Yeni Asta Gazetesi
  • Yeni Şafak Gazetesi
  • Zaman Gazetesi

Burhaniye’de Dünya Barış Günü kutlandı

Bu haber 567 kere okunmuş. 03.09.2020 Perşembe 08:22

“Barış Ancak Demokrasiyle Gerçekleşir”

1 Eylül Dünya Barış günü Emek ve Demokrasi Bileşenler tarafından Cumhuriyet Meydanına yapılan basın açıklamasıyla kutlandı. Cumhuriyet Meydanında toplanan Burhaniye Emek ve Demokrasi Bileşenleri basın açıklaması öncesi barış için yaşamlarını kaybedenler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulundular. Yapılan basın açıklamasını dönem sözcüsü Asuman Bal okudu, açıklamada şöyle denildi: Nazi Almanyası’nın 1 Eylül 1939’da başlayan Polonya saldırısı ile II. Paylaşım Savaşı 1945 yılında Sona erdiğinde arkasında 50 milyonu aşkın ölü, evini, barkını, işini kaybetmiş milyonlarca insan, altyapısı tamamen çökmüş ülkeler bırakmıştır. Yeri belirsiz gömülü halde tonlarca patlamamış mühimmat ile büyük bir acı ve gözyaşı bırakmıştır. Kara Avrupası’nın sınırlarını kısa sürede aşarak Asya, Afrika kıtalarına Atlantik ve Pasifik Okyanusu’na yayılan II. Dünya Savaşı’nın temel nedeni emperyalizmin doğasından kaynaklanan yayılmacı saldırganlığıdır. II. Paylaşım Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1 Eylül, tüm dünyada Dünya Barış Günü olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde de, emperyalistler ve iktidarlar paylaşım çerçevesinde çözümsüzlük politikalarında ısrar ediyorlar, çatışmaları derinleştiriyorlar. IŞİD, El Kaide, El Nusra, Taliban gibi çeteler eliyle vekâlet savaşları sürdürülürken, bu örgütlerle işleri bittiğinde aynı örgütlere müdahale adı altında bölge işgal ediliyor, askeri üs haline getiriliyor. İkili anlaşmalarla içişlerine karışılıyor, halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alınıyor. Bu coğrafyada da “barış” sözcüğü suç olarak görülmüş ve iktidar kaderini savaş politikalarına bağlamıştır. Barış isteminin suç olduğu bir ülke yönetimimiz bulunmaktadır. 40 yıldır ülkemizde bir savaş sürüyor. Bu savaşta insanlar yaşamını yitirdi, göçe maruz kaldı. Ama bu savaştan hala bir barış elde edilmedi. Artık kalıcı barışın sağlanması gerekiyor. Savaşların, çatışmaların, cinayetlerin, ölümlerin, öldürmelerin devam ettiği bugünlerde “barış” adına açıklama yapmanın ve barışı getirememenin üzüntüsü içerisindeyiz. Ekonomisi savaş üzerine, haliyle insan canı üzerine kurulu savaş baronu ülkeler ve emperyalistler dünyayı kendi hakimiyet esaslarına göre yeniden dizayn etme çabası içerisindeler. Savaştan ve kandan geçinen emperyalistler ve savaş baronları yine, yeniden savaş senaryoları ile sahnedeler. Savaş baronlarının çıkardıkları ve devamını sağladığı bu savaşlar yüz binlerce cana mal olurken dünyayı zor durumda bırakan corona virüsü ve yaşanan vahşetten de ne kadar rant elde ederiz çalışmalarından da vazgeçmiyorlar. Yanıbaşımızda yaklaşık 7 yıldır devam eden savaşta yaklaşık 600 bin Suriyeli kardeşimiz emperyalist güçler ve destekçileri olan savaş baronları tarafından öldürüldü. Bu ülkenin nüfusunun yarısından fazlası ise çevre ülkelerde mülteci durumuna düştü. Suriye’de her gün çocuklar katledilirken, savaştan kaçmayı başarabilen 10 binden fazla çocuk kayıp, daha nicelerinin akıbetleri belli değil. Mülteciliği doğuran sebepleri doğurmak yerine mültecileri nasıl durdurabilirizi konuşuyoruz. Hayattaki en önemli varlıklarını yitiren bu insanlar bir baba, eş, anne, kardeş, amca, hala, teyze, nine, dede ve evlattır. Bunu yanısıra mülteciler her ne kadar mesleğini icra edemese de bir doktor, öğretmen, gazeteci, imam, mühendis ve işçidir. Mültecilik AKP-MHP ittifakının ülkeye derin krizler yaşatıyor. İçeride ve dışarıda savaş politikaları yürütüyorlar. Bu da toplumsal kaosu derinleştiriyor. Rojava ve Suriye’de ki politikaları tutmayınca da faturasını demokratlara, gazetecilere, aydınlara, işçi ve emekçilere yani bütün muhalif kesime çıkarıyor. Göçmenlik karşıtlığı üzerinden milliyetçiliği, ırkçılığı çoğaltıyor, oya dönüştürüyor. Halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar. İktidar birçok bölgede binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri operasyonlara “Barış Harekâtı”, Filistin halkının özgürlük talebinin bastırılmasını hedefleyen antlaşmaya “Yüzyılın Antlaşması” adını koyarken zerre kadar utanma emaresi göstermiyor. Çünkü onların gözleri, vicdanları para ve iktidar dışında bir şey görmüyor. Bizler de ülkemizde yaşayan tüm insanlar, kardeşlik duyguları içerisinde, emperyal güçlerin ve işbirlikçilerinin farklılıklarımızı çatışmaya döndürme çabalarına karşı mücadele verelim. İnsan hak ve özgürlüklerinin pazarlık masasına koyulmasına izin vermeyelim. Bu kara tabloyu değiştirmenin yolu barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesini güçlendirmekten geçiyor. Tüm halklarla barış içinde yaşamayı istemek, eşit, özgür, demokratik ve barış içinde yaşamak için mücadele etmek insan olmanın şartıdır. Savaşların ve ekonomik maliyetinin bedelini emekçilerin ödediğini çok iyi biliyoruz. İktidarın, gerçekten barış ve huzur atmosferini istiyorsa yapması gereken ilk işlerden biri sandığa yansıyan iradeye saygı duymaktır. Yerel seçimlerde yüksek oylarla seçilen belediye başkanlarının görevden alınmasının halkın iradesine darbe olduğunu ve iktidarın halkın iradesine YSK eliyle ya da kayyumlarla el koymaya devam ediyor. “Seçimle gelen seçimle gider” kuralının da ayaklar altına alındığını görüyoruz. Halkların bir arada yaşama iradesine karşı, siyasal iktidarın tüm kışkırtıcı politikalarına rağmen bugün inadına ülkemizde ve dünyada barışı ve demokrasiyi savunmak, adalet talep etmek hepimizin, tüm yurttaşların en önemli görevidir. Emekçiler için, kadınlar için, ezilen halklar için barış, emeğinin karşılığını alabilmektir. Halkların eşit ve özgür birlikteliğinin sağlandığı, ötekileştirmenin ortadan kaldırıldığı bir dünyadır. Barış, dertlerin özgür akmasıdır. Kadınların eşit, özgürce yaşamasıdır. Dağlarımızda altın, bakır gibi doğaya zarar veren aramaların son bulması, ormanlarımızın kesilip yerlerine otel, motel, avm gibi ticari alanların açılmamasıdır barış. Biz halklar olarak bu topraklarda huzurlu, mutlu, eşit ve kardeşçe yaşamanın yolunun onurlu bir barıştan geçtiğine inanıyoruz. Çok kültürlü bir coğrafyada çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç olduğunu hatırlatarak, savaşsız bir dünya dileğiyle, Dünya Barış Günümüz kutlu olsun denildi. Haber ve fotoğraf: Şenol TORLAK

YorumlarBu habere hiç yorum yapılmamış     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

3 + 5 = ?